İhtiras Rüzgarları
2 posters
1 sayfadaki 1 sayfası
Geri: İhtiras Rüzgarları
Gecenin tutsaklaştırdığı ayın parıltıları altında adımını geceye attığında yüzünü okşayan ılık esinti bedenine dokundu ilahi bir güçle. Yüzünü biran olsun rahat bırakmayan saçları ve elbisesinin etekleri geceye tezat bir şekilde etrafını sararken usulca ihtişamlı salona doğru yürüdü. Yüzündeki bıkkın ya da istemsiz ifadeyi silmek için her şeyi yapacaktı değil mi? Bu babası için çok önemliydi ve Young içinde babası… Kalabalığı üzerinde hissederken, tüm bakışlardan olabildiğince uzağa gitmek istedi, onu buradan kurtarabilecek bir şeye. Yüzüne getirdiği gülümsemeyi takınırken, usulca babasının koluna girdi. ‘’Gördüğüm en mükemmel erkeksin.’’ Onun için her şeyi yapardı, sıkıldığı bir ortamda katlanmaya ve tüm sorunların üstüne gitmeyi. Herkesin bir sebebi vardı yaşamak için. O uğurda nefes alacağı bir insan, hayatını hedeflerine teslim edecek bir plan… Young, bu dünyaya sevmek için gelmişti. Müziğini insanlara dinletmeye ve özgürce ruhunu bırakmaya…
Elindeki kadehi dudaklarına götürürken, şampanyanın yumuşak tadı usulca aktı boğazından aşağıya. Belki de gecenin en güzel yanı buydu. Gözlerini salonun üzerinde sürerken hayranlıkla baktı etrafına. Avizelerin parlaklığı bir güneşin yansıması gibi salona dolarken, masaları saran örtüler beyazlığıyla ilk defa kullanıma sunuluyordu. Akortlarını yapmakta olan orkestranın buğulu tınısı tüm sessizliği altına gömerken, en az parlak ışıklar kadar ihtişamlı bir tını yakalamıştı, ruhunu dolduran bir armoni… İşler ile bir ilgisi yoktu ancak herkes başına geçebileceğini düşünerek, tüm ilgiyi üzerine yöneltiyorlardı. Ve yeni bir şirketle anlaşma ve yeni yun otelinin açılışı… Bunun için buradaydılar değil mi? Bir sürü tanımadığı yüzler vardı ve tanışmak zorunda olduğu o yüzler… Ahh, gerçekten zor bir durumdaydı. Yanlarına doğru yaklaşan erkeğe baktığında orta yaşlı ve gri takımlarının içinde yumuşak yüz ifadesinde olan güzel bir gülümsemeyle karşılaştı, içten ve etraftaki rol yapan insanlardan uzaktı. Babası, yeni ortaklarının olduğunu söylediğinde yüzünde içten bir gülümseme oluşmuştu. Siyah gözlerindeki parıltı tanıdık ve güven verici bir his yaratıyordu içinde. Başını usulca eğerek selam verdiğinde, samimi sayılabilecek bir sesle konuşmuştu. ‘’Sizinle tanıştığıma memnun oldum efendim.’’ Çıkarcı birine benzemiyordu ya da paralarını almak isteyen bir ortağa. İnsanlara ön yargılı yaklaşmasa da koruduğu tutumu için kendini iyi hissediyordu, etrafındaki süregelen sıkıntılardan kendini uzak tutabiliyordu ya da kendini kandırıyordu ama yinede mutluydu. Düşünceleri zihninde dolaşırken usulca başını salladı tüm düşüncelerinden kurtulmak için. Aralarındaki sessizliği kapatmak isterken bir moron gibi gözükmediğine emin olması gerekiyordu. ‘’Ah, Anyang lisesinde okuyorum efendim. Şan ve dans üzerinde kendimi geliştiriyorum ve yıllarca da bunun olması için uğraştım. Şimdi tek eksik ise zaman.’’ Dudakları usulca kıvrılırken gülümsemesi etrafı doldurmuştu neşeyle. Müzikten bahsettiği zaman bile bu, eşsizdi. Kesinlikle doğru olan kelime buydu. Eşsiz… Arkasından gelen bir ses onu neredeyse korkutmuştu. Arkasını dönerken gözlerine denk gelen bir çift göz, tüm ışıltısıyla buluşmuştu ve yakışıklı yüzü… Bir o kadar tanıdık gelen sima, o kadar da uzağında gibiydi.
Görünüm.
Elindeki kadehi dudaklarına götürürken, şampanyanın yumuşak tadı usulca aktı boğazından aşağıya. Belki de gecenin en güzel yanı buydu. Gözlerini salonun üzerinde sürerken hayranlıkla baktı etrafına. Avizelerin parlaklığı bir güneşin yansıması gibi salona dolarken, masaları saran örtüler beyazlığıyla ilk defa kullanıma sunuluyordu. Akortlarını yapmakta olan orkestranın buğulu tınısı tüm sessizliği altına gömerken, en az parlak ışıklar kadar ihtişamlı bir tını yakalamıştı, ruhunu dolduran bir armoni… İşler ile bir ilgisi yoktu ancak herkes başına geçebileceğini düşünerek, tüm ilgiyi üzerine yöneltiyorlardı. Ve yeni bir şirketle anlaşma ve yeni yun otelinin açılışı… Bunun için buradaydılar değil mi? Bir sürü tanımadığı yüzler vardı ve tanışmak zorunda olduğu o yüzler… Ahh, gerçekten zor bir durumdaydı. Yanlarına doğru yaklaşan erkeğe baktığında orta yaşlı ve gri takımlarının içinde yumuşak yüz ifadesinde olan güzel bir gülümsemeyle karşılaştı, içten ve etraftaki rol yapan insanlardan uzaktı. Babası, yeni ortaklarının olduğunu söylediğinde yüzünde içten bir gülümseme oluşmuştu. Siyah gözlerindeki parıltı tanıdık ve güven verici bir his yaratıyordu içinde. Başını usulca eğerek selam verdiğinde, samimi sayılabilecek bir sesle konuşmuştu. ‘’Sizinle tanıştığıma memnun oldum efendim.’’ Çıkarcı birine benzemiyordu ya da paralarını almak isteyen bir ortağa. İnsanlara ön yargılı yaklaşmasa da koruduğu tutumu için kendini iyi hissediyordu, etrafındaki süregelen sıkıntılardan kendini uzak tutabiliyordu ya da kendini kandırıyordu ama yinede mutluydu. Düşünceleri zihninde dolaşırken usulca başını salladı tüm düşüncelerinden kurtulmak için. Aralarındaki sessizliği kapatmak isterken bir moron gibi gözükmediğine emin olması gerekiyordu. ‘’Ah, Anyang lisesinde okuyorum efendim. Şan ve dans üzerinde kendimi geliştiriyorum ve yıllarca da bunun olması için uğraştım. Şimdi tek eksik ise zaman.’’ Dudakları usulca kıvrılırken gülümsemesi etrafı doldurmuştu neşeyle. Müzikten bahsettiği zaman bile bu, eşsizdi. Kesinlikle doğru olan kelime buydu. Eşsiz… Arkasından gelen bir ses onu neredeyse korkutmuştu. Arkasını dönerken gözlerine denk gelen bir çift göz, tüm ışıltısıyla buluşmuştu ve yakışıklı yüzü… Bir o kadar tanıdık gelen sima, o kadar da uzağında gibiydi.
Görünüm.
- Spoiler:
Hwa Young Yun- III. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 26
Yaş : 30
Geri: İhtiras Rüzgarları
Havanın kararması ile işlev görmeyen başlayan renkli ışıklar tüm Seul sokaklarını bir canlılığa sürüklüyordu.Arabanın arka koltuğuna yayılmış bedenini abisinin sitemle söylenişi ile doğrulttu.Giymeye pek de alışık olmadığı bu takım onu sıkıyor,sonu gelmeyen bir isyana sürüklüyordu.Camdan ışıldayan şehrine bakarken gözlerini devirdi.İçten içe -onun için- gereksiz olan bu davete gitmek zorunda olduğunun farkındaydı,fakat yine ben pes etmiyorum edasıyla kuruluktan birbirini yapışan dudaklarını araladı.‘’Cidden ben gelmesem olmaz mı?Babam sizi rezil edeceğimi hala kestiremiyor mu?'' Şimdi arabayı durdurtup çekip gitseydi abisini zor bir duruma sokacağının farkındaydı,kesinlikle isteği şey bu olmadığından yol boyunca bir daha sesini çıkartmaya yeltenmedi.Uzun zamandır keyifle gezmediği bu şehri dikkatlice süzüyor,düşünmeye başlıyordu.Düşündükçe de dişlerini sıkıp boş bir geçmişi olduğundan bu gereksiz bir duruma devam etmiyordu.Pek de dramatik bir hayatı var sayılmazdı,ama yine de geçmişi hatırlamaktan çoğu kişi gibi zevk almak yerine rahatsızlık duyuyordu.Sadece gözlerini hafifçe yumup kulaklığında çalan parçayı sessizlik ile dinlemeye başladı.Arabanın gittikçe yavaşladığını hissedebiliyordu,her bir engel ile karşılaşınca havaya kalkan midesi onu rahatsız etmeye başlamıştı.Yavaşça kulaklıklarını çıkarıp durmuş arabanın camından etrafı biraz süzdü,karşısında duran bu ihtişamlı yapıya kısa bir anlığına baktıktan sonra şoförün kapısını açmasını beklemek yerine kendisini hızlıca dışarıya attı.Gelen bayan davetlilerin kokularının karışmış olduğu bu yarı temiz havayı solurken içinden sızlanmakla yetiniyordu.Kapıda onu bekleyen babası ve pek de cici olmayan cici annesine uzaktan selam verip ağabeyi ile onların yanına geldi.Hal hatır sormak ne kelime onların yüzlerine bakmaktan bile hoşnut değildi,fakat belini acı dolu bir şekilde sıkan ağabeyine uyum sağlayıp gerekli olan saygıyı istemeyerek de olsa gösterdi.Babasının koluna girmiş üvey annesi,babasını arkasından takip eden abisinin yanında mekanın içine girmişti,kısa ve kabaca etrafa göz gezdirdikten sonra ağabeyi ile yaşlı adamın yanından ayrıldı.Pek de bu tip insanların yanında nasıl davranacağını bilmese de ağabeyinin yaptıklarını tekrarlayıp selam verdikleri konukların yanından ayrılıyordu.Bu selam verme merasimi çoktan onu sıkmaya başlamıştı,yavaş ve kendini bilen adımlarla ağabeyinin yanından ayrılıp kendini babasının göremeyeceği bir köşeye atmak istiyordu.Tüm daveti böyle geçirip gitme vakti gelince ortaya çıkacak ardından ona sitemle bakıp nerede olduğunu soran babasına Buralardaydım görmedin mi? diye küstahça cevap verecekti.
Büyük bir hızlı davetlilere hizmet eden garsonun elindeki tepsiden bir bardak şarap kapıp yavaşça yudumladı.Memnun bir ifadeyle mırıldanırken kadehten kaldırmış olduğu gözleriyle etrafa bir kez daha göz gezdirdi.Tanıdık bir arkadaşıyla konuşuyor gibi görünen abisi,pahalı elbiseler ile vücutlarını çevreleyen kadınların yanında olan üvey annesi ve birileriyle konuşmakla meşgul olan babası.Bunların arasında en çok babası dikkatini çekmişti,babası karşısındaydı yani onun yüzünü iyice inceleyebiliyordu.Fakat yüzünü göremediği bir bayan vardı...Çoğu erkekte aynı etkileri bırakmış olması muhtemel olan bu bayanı boydan boya süzüp ona doğru yavaş adımlarla yaklaştı.İlgisini garip ve imkansız bir şekilde çekmeyi başarmıştı,genç çocuk aralarında bir kaç adımlık mesafe kalınca kendisine engel olup durdu.Gülümseyen bir yüzle içinden geçirdiğini düşündüğü şeyleri insanların bakışlarının ona yönelmesi ile dışarıya da yansıttığının farkına vardı.Saçlarından pek de görülmeyen yüzünün kızardığını hissetmeye başlamıştı.Babasının,babasının yanında duran yaşını başını almış adamların önünde saygı ile eğilip gülümsemeye çalışmıştı.Çok geçmeden bozguna uğramış gibi kendisini süzen bu genç bayana da selam vermişti.Babasının yarı güler bir şekilde ''Demek buradasın Jong Jin-ah!''demesi ile sessizlikten kurtulduğuna dua edip başını hafifçe salladı.
Büyük bir hızlı davetlilere hizmet eden garsonun elindeki tepsiden bir bardak şarap kapıp yavaşça yudumladı.Memnun bir ifadeyle mırıldanırken kadehten kaldırmış olduğu gözleriyle etrafa bir kez daha göz gezdirdi.Tanıdık bir arkadaşıyla konuşuyor gibi görünen abisi,pahalı elbiseler ile vücutlarını çevreleyen kadınların yanında olan üvey annesi ve birileriyle konuşmakla meşgul olan babası.Bunların arasında en çok babası dikkatini çekmişti,babası karşısındaydı yani onun yüzünü iyice inceleyebiliyordu.Fakat yüzünü göremediği bir bayan vardı...Çoğu erkekte aynı etkileri bırakmış olması muhtemel olan bu bayanı boydan boya süzüp ona doğru yavaş adımlarla yaklaştı.İlgisini garip ve imkansız bir şekilde çekmeyi başarmıştı,genç çocuk aralarında bir kaç adımlık mesafe kalınca kendisine engel olup durdu.Gülümseyen bir yüzle içinden geçirdiğini düşündüğü şeyleri insanların bakışlarının ona yönelmesi ile dışarıya da yansıttığının farkına vardı.Saçlarından pek de görülmeyen yüzünün kızardığını hissetmeye başlamıştı.Babasının,babasının yanında duran yaşını başını almış adamların önünde saygı ile eğilip gülümsemeye çalışmıştı.Çok geçmeden bozguna uğramış gibi kendisini süzen bu genç bayana da selam vermişti.Babasının yarı güler bir şekilde ''Demek buradasın Jong Jin-ah!''demesi ile sessizlikten kurtulduğuna dua edip başını hafifçe salladı.
Woo Jong Jin- III. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 334
Yaş : 31
Lakap : slybody
Geri: İhtiras Rüzgarları
Siyah saçlarının gölgelediği yüzün altında saklanan duygu geçişleri hızla bir yıldızın ölümü gibi usulca kaydı. Tanımadığı yabancının yüzündeki yaşanmışlık izlerini takip etti. Duyguların bir arada dolaştığı bir sel, bir yıkım… Gözleri ise her an tedirgindi. Yaşamaktan korkan bir ruhun hayatta kalma şansının olmadığı gibi onun da sert ifadesindeki acımasızlığı görebiliyordu, ancak farklıydı. İnsanlar bazen olduğu gibi değil, başkalarının oldurmak istediği şeyleri olurlardı. Bir çaba harcamadan, bir sonu olmadan… Mutluluğu göz ardı ederek. Usulca başını eğerek selam verirken, aklındaki kafa karışıklığının yüzüne vurmaması için sessizce dua ederken parmaklarını birbirine sürtüyordu mahçup bir tavırla. ''Demek buradasın Jong Jin-ah!'' Etrafı çevreleyen gür erkek sesi ile göz göze gelmişlerdi yabancıyla tekrardan. Bakışlarını erkeğin yüzünde merakla çevirirken yeni ortaklarına ne kadar benzediğini fark etti. Neden buradaydı ya da burada mı olmalıydı? Tanışıyorlar mıydı? Hem bu Young’u ilgilendirmezdi hiçbir şekilde. Adımlarını babasına doğru çekerken gelen erkeğe de yer açarak onu da sıkıcı ortama dahil etmişti.
Babasının bu kadar mutlu görünmesi onu da mutlu ediyordu her zaman. Sanki tüm kötü olan şeyleri unutturuyor gibi sürekli yanındaydı. Elini sıkmak için uzandığında, yumuşakça babasının eline dokundu. Sıcaklığı içine işliyordu bir nevi, sevgisi… ‘’O halde kadehlerimizi bu güzel ortaklığınıza kaldıralım. Hep yüzünüzdeki solmayacak bir gülümseme ve huzur içinde bir işe.’’ Adımlarını hafıfçe müziğin ritmine uygun yere vururken, kadehi dudaklarına doğru götürdü. Huzur gibiydi aslında. Gülümsemesi yüzünde büyürken hoşnuttu rol yapabildiğine. Yabancıya kaydırdı bakışlarını bir süre daha. Onu tanıyor gibiydi, mimikleri ve bakışları bu anı ona tekerrür ettiriyordu sanki. Kafa karışıklığından kurtulmak istiyordu ya da onu ele verebilecek bir düzensizlikten… Başını önüne eğdiğinde kendini bir o kadar yalnız ve bu ortamın dışında hissediyordu. Parmaklarının üstünde yükselerek babasının kulağına bir şeyler fısıldarken masum bir gülümsemeyle masadaki insanlara baktı. ‘’İzninizle.’’ Aslında bu bakış tek bir yüzeydi. Sandalyesini usulca arkaya itti ve salonun karanlıkla buluştuğu gecenin siyahına karıştı. Rüzgarın uzaklardan getirdiği nemli kokusu tüm duyularını süslerken derin bir nefes aldı. Kalabalığın içinden çıktığı için bu kadar mutlu olabileceğini düşünmüyordu. Dans edip şarkı söylemek istiyordu, çalışmalıydı, en iyisi olmalıydı. Hırsları bazen kendisini köreltebilirdi, bunu çok iyi biliyordu ama sevdiği insanlara yansımasına izin vermiyordu. Yanına yaklaşan adımlar onu korkutmuştu neredeyse. Arkasına usulca dönerken o yabancıyı yine görmüştü. Güzel bakışları ve güzel yüzüyle karşısındaydı. Elindeki kadehin birini Young’a uzatırken gülümsedi. ‘’Teşekkür ederim.’’
Babasının bu kadar mutlu görünmesi onu da mutlu ediyordu her zaman. Sanki tüm kötü olan şeyleri unutturuyor gibi sürekli yanındaydı. Elini sıkmak için uzandığında, yumuşakça babasının eline dokundu. Sıcaklığı içine işliyordu bir nevi, sevgisi… ‘’O halde kadehlerimizi bu güzel ortaklığınıza kaldıralım. Hep yüzünüzdeki solmayacak bir gülümseme ve huzur içinde bir işe.’’ Adımlarını hafıfçe müziğin ritmine uygun yere vururken, kadehi dudaklarına doğru götürdü. Huzur gibiydi aslında. Gülümsemesi yüzünde büyürken hoşnuttu rol yapabildiğine. Yabancıya kaydırdı bakışlarını bir süre daha. Onu tanıyor gibiydi, mimikleri ve bakışları bu anı ona tekerrür ettiriyordu sanki. Kafa karışıklığından kurtulmak istiyordu ya da onu ele verebilecek bir düzensizlikten… Başını önüne eğdiğinde kendini bir o kadar yalnız ve bu ortamın dışında hissediyordu. Parmaklarının üstünde yükselerek babasının kulağına bir şeyler fısıldarken masum bir gülümsemeyle masadaki insanlara baktı. ‘’İzninizle.’’ Aslında bu bakış tek bir yüzeydi. Sandalyesini usulca arkaya itti ve salonun karanlıkla buluştuğu gecenin siyahına karıştı. Rüzgarın uzaklardan getirdiği nemli kokusu tüm duyularını süslerken derin bir nefes aldı. Kalabalığın içinden çıktığı için bu kadar mutlu olabileceğini düşünmüyordu. Dans edip şarkı söylemek istiyordu, çalışmalıydı, en iyisi olmalıydı. Hırsları bazen kendisini köreltebilirdi, bunu çok iyi biliyordu ama sevdiği insanlara yansımasına izin vermiyordu. Yanına yaklaşan adımlar onu korkutmuştu neredeyse. Arkasına usulca dönerken o yabancıyı yine görmüştü. Güzel bakışları ve güzel yüzüyle karşısındaydı. Elindeki kadehin birini Young’a uzatırken gülümsedi. ‘’Teşekkür ederim.’’
Hwa Young Yun- III. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 26
Yaş : 30
Geri: İhtiras Rüzgarları
Yavaşça sürekli bir konuşma içerisinde olan yaşlı adamların yüzlerini süzerken ne dediklerini,ne ima ettiklerini anlamaya çalışıyordu.Fazla mı önemliydi bu konuştukları konu?Bu oldukça uzak olduğu konular hakkında herhangi bir fikri yoktu.Elindeki kadehi usulca yeniden yudumlarken babasından ve onun işinden ne kadar uzak olduğunun bir kez daha farkına vardı.Boş bir beyinin açıklayıcısı olan boş gözlerle babasına acı dolu bir bakış attı.Ona hemen buradan kurtulmak istediğini ima etmeye çalışıyordu,fakat babasının onu umursamayıp başka birisine dönen bakışlarıyla göz kapaklarını bir kaç saniyeliğine kapatıp içindeki bağırmak isteyen benliğine derin nefesler olarak karşı çıkmaya çalıştı.İşte onu sevmememin bir nedeni daha....Bağırıp çağırmak buradan kaçıp gitmek isteyen ruhunu yüzündeki sahte gülümseme ile gizlemeye çabalıyordu.Biraz önce görüp de garip bir şekilde etkilendiği bayanın aralarından ayrılmasından fazla geçmemişken kendisini de müsaade isteyip bu bunaltıcı muhabbetten koptu.Zaten onu pek de umursamayan insanların yanından ayrılmak onu tatlı bir sarhoşluğa sürükledi.Dibe ulaşmış olan şarabına hüzünlü bir şekilde bakıp mırıldandı.Etkileyiciydi...
Rutin hayatında pek de alkol kullanmasa da istemeyerek getirildiği bu yerde sıkıntısını bastırmak için bunu yapmaya devam ediyordu.Garsonun elindeki tamamı dolu kadehlerden iki tane kapıp sinsice gülümsedi,aklından ikisini de bir dikişte bitirmek geçerken yalnız başına terasta duran biraz önce ki kişiyi görüp bu fikrinden vazgeçmişti.Bir kadın mı yoksa bir genç kız mı olduğunu bilmiyordu.Davranışlarının yeterli bir olgunlukta olmasına karşın yüzü oldukça genç ve taze gözüküyordu.Hayal meyal anyang lisesinden bahsedildiğini duymuştu,fakat yine de kesin bir yargı içerinde değildi.Derin bir nefes alması ile oflayan sesi kaybolurken hızlı olmamaya çalışır adımlarla o kişinin yanına geldi.Ne yaptığının farkında bile değildi,normalde kızlara fazla bir ilgi beslemez hatta çoğuyla konuşmazdı.Fakat şimdi durum değişikti,bilmediği bir ortamdaydı,hayliyle duygu geçişlerinde saçmalıyor belki de yanılgıya düşünüyordu.Başını manasızca bir o yana bir bu yana salladıktan sonra sağ elindeki kadehi karşısında duran bayana uzattı.Teşekkürünü dile getirmesinin ardından yavaşça başını sallamış,önemi olmadığını ima etmeye çalışmıştı.Bir kaç adım daha atıp tamamı ile onun yanında durduktan sonra kadehini ona doğru uzattı.Olmadığı biri gibi miydi?Kestiremiyordu...Hafif bir ses tonuyla ''Şerefe!'' demeleri tokuşan kadehlerin sesiyle yok olup gitmişti.Jong Jin de yanındaki oldukça yumuşak ve pürüzsüz görünen bir yüze sahip olan kişi de keyiflice gülümsüyordu,fakat genç çocuk neden buradayım sanki. tarzdaki soruları kendine sormadan edemiyordu...Kısa bir sessizliğin arından şarabını mermer zemine koyup kollarını da ona destek verecek bir şekilde dayadı.Buradaki hava içeridekinden oldukça daha iyiydi,en azıdan parfüm kokusuna bulanmış bir havayı solumuyordu.Gözlerini yumup ciğerlerine bu yüksekliğin getirmiş olduğu temiz havayı çekti.Vücudun tatlı bir hisle uyuştuğunu hissederken ''Hava ne kadar rahatlatıcı...''diye sessizce mırıldandı.
Rutin hayatında pek de alkol kullanmasa da istemeyerek getirildiği bu yerde sıkıntısını bastırmak için bunu yapmaya devam ediyordu.Garsonun elindeki tamamı dolu kadehlerden iki tane kapıp sinsice gülümsedi,aklından ikisini de bir dikişte bitirmek geçerken yalnız başına terasta duran biraz önce ki kişiyi görüp bu fikrinden vazgeçmişti.Bir kadın mı yoksa bir genç kız mı olduğunu bilmiyordu.Davranışlarının yeterli bir olgunlukta olmasına karşın yüzü oldukça genç ve taze gözüküyordu.Hayal meyal anyang lisesinden bahsedildiğini duymuştu,fakat yine de kesin bir yargı içerinde değildi.Derin bir nefes alması ile oflayan sesi kaybolurken hızlı olmamaya çalışır adımlarla o kişinin yanına geldi.Ne yaptığının farkında bile değildi,normalde kızlara fazla bir ilgi beslemez hatta çoğuyla konuşmazdı.Fakat şimdi durum değişikti,bilmediği bir ortamdaydı,hayliyle duygu geçişlerinde saçmalıyor belki de yanılgıya düşünüyordu.Başını manasızca bir o yana bir bu yana salladıktan sonra sağ elindeki kadehi karşısında duran bayana uzattı.Teşekkürünü dile getirmesinin ardından yavaşça başını sallamış,önemi olmadığını ima etmeye çalışmıştı.Bir kaç adım daha atıp tamamı ile onun yanında durduktan sonra kadehini ona doğru uzattı.Olmadığı biri gibi miydi?Kestiremiyordu...Hafif bir ses tonuyla ''Şerefe!'' demeleri tokuşan kadehlerin sesiyle yok olup gitmişti.Jong Jin de yanındaki oldukça yumuşak ve pürüzsüz görünen bir yüze sahip olan kişi de keyiflice gülümsüyordu,fakat genç çocuk neden buradayım sanki. tarzdaki soruları kendine sormadan edemiyordu...Kısa bir sessizliğin arından şarabını mermer zemine koyup kollarını da ona destek verecek bir şekilde dayadı.Buradaki hava içeridekinden oldukça daha iyiydi,en azıdan parfüm kokusuna bulanmış bir havayı solumuyordu.Gözlerini yumup ciğerlerine bu yüksekliğin getirmiş olduğu temiz havayı çekti.Vücudun tatlı bir hisle uyuştuğunu hissederken ''Hava ne kadar rahatlatıcı...''diye sessizce mırıldandı.
Woo Jong Jin- III. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 334
Yaş : 31
Lakap : slybody
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz