uzun zaman oldu.
2 posters
1 sayfadaki 1 sayfası
uzun zaman oldu.
Seul Shin Ara & Nam Sun Woo
Kafenin kalın çam ağacından yapılmış masasının üstüne koyduğu beyaz desensiz içinde sıcacık bir kahveyi barındıran kupa şeklindeki bardağa kısaca göz gezdirdi.Yavaşça üstünden süzülen buharlar oldukça dikkat çekiciydi.Üst üste atmış olduğu bacaklarını derin bir nefes vererek indirdi.Ceketinin cebine koyduğu saatini geri çıkarıp koluna taktı.Elini yıkarken ıslanmasın diye çıkarmıştı.Ne kadar süresi kaldığına bir baktı,yaklaşık 15 diakika vardı.Güzel. Bir sanat galerinsindeki sergiye göz gezdirmek için kafenin tam da karşısında duran binanın içinde bir bölümüne gidecekti.Geç kalmak gibi bir şeyi göz önünde bulundurmak istemediğinden hafifçe sağ kolunu yukarı kaldırdı.Hesap diye oldukça alçak bir sesle fısıldamasına rağmen çalışan anlamış,elinde küçük,oldukça ilgi çekici işlemelerle dolu yüzeyi olan bir kutu getiriyordu.Ayağa kalkıp pantolonun arka cebine koymuş olduğu cüzdanını çıkardı.Eline geçen en yüksek değerdeki banknotu cüzdanın arasından çıkarıp ağzı açık kutuya koydu.Çalışan hafifçe gülümseyip eğilmişti.''Yine bekleriz.'' Gülümsedi,ve cüzdanını tekrar yerine koydu.Kalın ceketini giydikten hemen sonra hızlı adımlarla sıcaklığına alışmış olduğu kafeden ayrıldı.Çift şerit bir yolu geçtiğinde tam karşısında duracak olacaktı o bina.Elinde tuttuğu kırmızı atkıyı boynuna doladı.Neden bu kadar soğuk? Bugünlerde bu cümleyi çok fazla tekrar ediyordu.Hava soğuktu çünkü.Yaya geçitinden hızlıca ilerlemeye başladı.Etrafına bakmıyordu,yani bir araba gelse onu ezip geçebilirdi.Bugünlerde dalgınlığının üstünde olduğunu kabul etmek doğruydu.Yolu geçince direkt dönen kapıdan içeriye girdi.Ayakkabısının yere temasında duyduğu ses sanki bir iş toplantısına gidiyorum hissi uyandırıyordu kendine.Gamzelerini oldukça belli ede ede güldü.6.kat... Hemen asansöre yöneldi,yanında bir sürü kişi binmişti aynı zamanda.Sıkışmış olduklarından bundan memnun değildi.Gözlerini devirdi.Kimseyle göz teması kurmak istemiyordu çünkü.Gözleri önüne cırtlak pembe bir çift topuklu ayakkabı çıkmıştı hemencecik.Kıs kıs güldü.Hangi zevksiz bu renkte bir ayakkabı seçerdi?Cidden bazen kadınları anlamakta güçlük çeker duruma gelebiliyordu.Göz zevkinin daha iyilere layık olduğunu düşündü,ve yüzünü sağ tarafa çevirdi.Bu seferki bir erkekti.Bir kısmı deri bir kısmı rugan.Hımm...Hoş bir görüntü. Görebildiği kadarı için bu söyeyebiliyordu tabi,göremediği yerlere karşı öz eleştirisi yoktu.Neyse,adamın ayak numarası 42 ila 43 olmalıydı,normal ayakkabı boyutu hariç bir fazlalık göremiyordu çünkü.Başını biraz doğrultup adamın boyuna posuna baktı.Uzundu biraz.Şaşırdı.Ayakları küçük kalmış... İçinden gülerken asansörün durmasi ile 6.kata vardıklarını anladı.Yani öyle yazıyordu kapının üstünde.Yavaş yavaş çıktı asansörden,hem bu kalabalıkta hızlı olması herkese temas etmesi demekti.Koridorda yürümeye başlamadan önce silkindi.Sergi için konulmuş bilgilendirici afişler gözüne çarpmıştı.Doğru yerdeyim... Aslında burası oldukça garip gelmişti ona.Yani ne bilsin,bir sanat galerisi için doğru yeri.Hızlı adımlarla serginin yapıldığı bölüme girdi.Şimdiden çoğu tanıdık simaya çarpmıştı gözü.Ama garip bu serginin sahibini tanıdığını zannetmiyordu.Bir arkadaşı vasıtasıyla gelmitşi buraya.Etrafa pek göz gezdirmeden In Guk'u aradı gözleri.Yoktu,her zamanki olduğu gibi.Sinirden dişlerini sıktı.Derin bir nefes alıp tam da önünde duran çalışmaya baktı kısık gözlerle.Çalışmanın farklılıklarının farkına vardıkça daha da açılıyordu gözleri.Garipti biliyordu.Biraz daha yaklaştı o çalışmaya.Güzel bir yere gelmişti,öyle düşünüyordu en azından.
Nam Sun Woo- Şan & Ses Eğitimi Öğretmeni
- Mesaj Sayısı : 45
Yaş : 39
Geri: uzun zaman oldu.
Aslında Kore'ye döneceğini dahi düşünmemişti. Uzun zaman olmuştu kesinlikle. Üç yıl. Dört yıl. Hoş buradan ayrıldıktan sonra günleri saymayı bırakmıştı zaman geçtikçe. Seul'u düşünmemeye çalışmıştı. Düşünmemişti. Mirasyedi bir konumda olduğunu farkındaydı ve öyleydi aslında. Üniversiteye başladığı yılın ikinci yarısında büyük babası tüm mirasını torununa yani kendisine bırakmıştı. Annesinin ve babasının yedi yıl önce gerçekleşene trajik araba kazasından sonra büyük babası onu yanına almıştı ve onu yetiştirmişti. Hoş her zaman eksik bir yanı olduğunu hissetmişti. Büyük babası da hayatıı kaybedip varını yoğunu kendisine bırakınca -her ne kadar büyük babasını seviyor olmasına karşın- onun kurallarından kurtulduğu için gerçek özgürlüğü yaşamaya başladığını hissetmişti. Sonrası Seul'dan ayrılmıştı. Üniversiteyi bırakmıştı. Fransa'da ressamlık okumuştu. Kendisini çocukluğunda istediği gibi sadece sanata yöneltmişti. Ve şimdi yeniden Seul'da açtığı serginin gerilerinde duruyordu. Buraya nasıl döndüğünü doğru düzgün hatırlamıyordu bile. Buraya bağlayan hiç bir şey yoktu sonuçta. Ama Fransa. Evet. Ona ikinci bir yuva olmuştu. Gerçek bir yuva. Kızıl saçlarını geriye doğru itti ve yüzünde kocaman bir gülümseme bol elbisesinin eteklerini hava uçuşturarak sergisine gelen birçok eski-yeni tanıdık isimle konuşmak için hareket etti. Üniversite arkadaşları. Her ne kadar üniversiteyi yarıda bırakıp gitmiş olmasına karşın kısa sürede birçok arkadaş edinmişti sonuçta. Tanıdığı tüm simalar buradaydı. En yakın arkadaşı, gruptan bir kaç erkek. Hepsi hayatın farklı yerlerine savrulmuştu anlaşılan. Arkadaşları değimiş miydi? Evet. Biraz. Peki kendisi? Hayır. Halen uçarı, hayalperest ve az biraz çocuksuydu. Arkadaşlarının yanından gülerek ayrılırken gözüne en uzak noktada ki çalışmasının önünde ki adam takıldı. Medeniyetten uzak duruyor. Yüzünde bir tebessüm hızla adama doğru arkasından yaklaştı. Çalışmalarına kodlar halinde isim verirdi. 00. 01. 02. Bu sayede hepsini aklında tutabiliyordu. İsimler ve harfler konusunda hafızasını sorunlu olarak kabul ederdi. Ellerini kavuşturdu ve adamın omzundan çalışmasına bakmaya devam ederek konuşmaya başladı. "Güzel görünüyor değil mi? Fransa'da yaptığım çalışmalardan biri sadece ama diğerlerinden özel olduğunu söyleyebilirim. Hoş. Muhtemelen başka bir çalışmamın önünde olsak aynı sözleri onun içinde söylerdim." Hafifçe kıkırdadı.
Seul Shin Ara- Ressam
- Mesaj Sayısı : 7
Lakap : Shinara.
Geri: uzun zaman oldu.
Etraftan küçük fısıltılar halinde gelen seslere alışmışken diğerlerinden daha canlı bir ses tonunu duyunca kulaklarındaki garip tıkanma uçup gitmişti.Bir bayan sesi...Evet sesi daha tatlı ve hoş bir hava yaymıştı sanki ortama.Kullandığı kelimelere bakılırsa bu serginin ona ait olduğu hemen anlaşılıyordu.Hem öyle olmasaydı neden bunları demek ihtiyacı duyardı ki?.Sun Woo bu sesin ait olduğu kişiyi görme merakının aniden canlandığını hissetmişti.Ellerini ceketinin cebinden çıkarırken yavaşça arkasına yani sesin geldiği yöne döndü.Karşısında pek de kısa sayılmayan hatta vücuduyla oldukça uyumlu bir boya sahip olan bayanı görmüştü.Kızıl saçları oldukça dikkat çekiciydi ve yüzü...Evet yüzü daha ilk bakışta bile pürüzsüz ve makyaja ihtiyacı olmayan bir yumuşaklıkta görünüyordu.Karşısındaki bu güzel bayanı kısaca süzdükten sonra onun yüzüne geri döndü.Evet o kızıl saçlı bayan pür dikkat Sun Woo'ya gözlerini dikmişti ve yüz ifadesinden biraz şaşkın olduğu anlaşılıyordu.Bir an Sun Woo da karşısındaki bayanın gözlerine dikkatlice baktı.Kısa süreli bir durgunluğa sürüklendi.Evet bu sima,bu gözler,bu çekicilik...Tanıdıktı,hem de çok.Geçmiş süratle gözleri önünde canlanmaya başlamıştı.O kadın Seul'du,yanılmadığına emindi.Yüzündeki şaşkınlığı defetmek istercesine büyük bir haz ile gülümsemeye başladı.Nasıl olurda onu sesinden tanıyamazdı?Belki de uzun süredir görüşmediklerindendi,uzun süredir onun o tatlı sesini duymadığından....
''Seul!''Sesi ne kadar da güçsüz ve titrek çıkmıştı,fakat yüzü gülümsüyordu .Sonuçta bir zamanlar oldukça fazla değer verdiği insan tam bir raslantı ile karşısına çıkmıştı.Kalbi sıcak bir dokunuş ile canlanmış gibiydi,eskiden kalmış güzel anıların bir panzehiri içmişcesine gözleri önüne geldiğini hissetti.Evet bu hissi bir tatlılıkla karşılayıp sevmişti....Uzun zamndır görüşmedikleri için başta Seul'un kendisini unuttuğunu düşünmüştü fakat Seul'un yüz ifadesinden Sun Woo'yu hatırladığı anlaşılıyordu.Silkinip bir canlılık ile konuşmaya başladı.''Uzun zaman olmuştu.'' duraksadı,garip hissediyordu çünkü,''Yani görüşmeyeli...'' Seul hafif bir tebessüm ile başıyla onaylamıştı Sun Woo'nun bu söylediklerini.''Demek Fransa'dan bir ressam olup geldin.Buna sevindim.Biraz önce dalıp gittiğim çalışmadan ne kadar başarılı olduğundan oldukça net anlaşılıyor.''Başını salladı,cidden şaşkınlıktan bu hale geleceğini tahmin etmezdi.İçince bir kuş kafesinden çıkmıştı sanki,oldukça canlı hissetmeye başlamıştı.Hafif bir kahkaha attı.Seul Sun Woo'nun bu tür durumlarına önceden bir çok kez şahit olduğundan bunu garipsemiş olmazdı.O yüzden Sun Woo bu garipliğinin karşılacağı tepki
Nam Sun Woo- Şan & Ses Eğitimi Öğretmeni
- Mesaj Sayısı : 45
Yaş : 39
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz