dreyfus.
2 posters
1 sayfadaki 1 sayfası
dreyfus.
DREYFUS, PASSION
ANYANG SANAT LİSESİ ÖĞRENCİSİ BAŞVURU FORMU
SINIF :: III
YURT :: Evet.
KARAKTERİNİZİN SANATSAL YETENEĞİ :: Resim ve dans.
MODEL :: Anna Christine Speckhart
KARAKTERİNİZİN KİŞİLİĞİ :: Gizemli tavırlarıyla dikkat çeker. İnsanların kendisiyle ilgilenmesi ve yaptıklarını merak etmesi, sorması, öğrenmesi hoşuna gider. Hafif bir sinestezi algısı vardır. Hayatı rengarenk görür. Her saniye bambaşkabir yerden bambaşka renk görür. Çoğu insanla renkleri özdeşleştirir ve insanlara bu renklerlehitap etmeyi sever. Olumlu kişilerin renkleri onun gözünde daha parlaktır, olumsuz kişilerinse daha mattır. Kendisinin de olumlu ve iyi biri olduğu söylenebilir. Biraz karamsardır ancak yine de çevresine karşı daima iyidir. İnsanların kendisinden haz etmediği gibi bir algısı oluşur kimi zaman. Kendini hiçbir zaman beğenmez. Boyuna göre kilosunun az olmasına rağmen hep kilo vermeye çalışır ve devamlı bir diyet halindedir. Gerçek aşkı arayanlardandır o da ancak henüz kimseyi gerçekten sevememiştir. Bırakılma korkusu sebebiyle çoğu zaman kendisi ayrılır. Adının çıkmasından da oldukça korkar.
KARAKTERİNİZİN AİLESİ :: Babası Leroy Dreyfus ve annesi Ulrika Dreyfus'un 6 çocuğunun en küçüğüdür. Pek fakirlik içinde büyüdükleri söylenemese de 8 kişilik bir ailenin en küçüğü olunca birçok getiriden faydalanamamıştır. En büyük kardeşi Nadine Harvard'da linguist, bir küçüğü Peter Yale'da hukukçu, bir küçüğü Webber Dartmouth'da ingiliz edebiyatçısı, bir küçüğü Moose Princeton'da plazma fizikçisi, Passion'dan bir önceki küçük kardeş Garreth da Upenn'de psikolog olarak eğitim görmektedir. Garreth okulda ilk derse girmesinin ardından Passion için teşhisini koymuştu; akıl hastası. Aile bu yüzden Passion'a hiç değer göstermedi. Hem notları da kardeşlerininki kadar yüksek değildi, ailenin gözünde feda edilebilir bir çocuktu.
KARAKTERİNİZİN GEÇMİŞİ :: Akademik kariyer konusunda aşırı baskıcı evebeynlerin yanında büyümüştür. Bütün kardeşleri Ivy League okullarını kazanınca iş onun açısından çok daha zor bir hale bürünmüştü. Herkes ona çalışması için baskı yaparken Passion'un yapmak istediği tek bir şey vardı. Kendini sanata atmak istiyordu. Ancak şartlar onun için olumlu değildi. Amerika'da yaşayan bir Fransız için pek fazla açık kapı yoktu. Üstelik renkler gördüğünü söyleyen ve psikoloji eğitimi gören biri tarafından 'deli' diye nitelendirılen biri için çok daha zordu. Kendisi için her şeyin bittiğini düşünürken Anyang lisesini duydu ve evden kaçıp tamamen okula sığındı.
ROL OYUNU :: Evden kaçarken ne düşündüğünü hatırlamıyordu Passion. Anlık bir kararla olmuştu bu. Önceden planlanılmış bir şey değildi. Hayatından o kadar bunalmıştı ki, şansı olabileceği bir yerlere kaçmak istiyordu. Kendi tabiriyle 'bok çukurundan çıkmak' istiyordu. Evet, evini böyle tanımlardı. Ona üzüntüden başka bir şey getirmediği için nefret ederdi buradan. Genç kız için adeta beş kardeşini övme ve kendisini sövme yeriydi. Onda uyandırdığı duygular tiksindiriciydi. Başarı odaklı bir aile oldukça bunaltıcı oluyordu her zaman. Hem tanrı aşkına kim kızının adını Passion koyardı? Doğru düzgün bir isim bile sayılmazdı bu. Genç kıza sıra geldiğindeki boşvermişlik daha doğduğunda kendini göstermiş olsa gerekti. Ailesinin kendindeki farklılığı görmemesi onların suçuydu. Passion'dan akademik kariyerini dünyasının merkezine koymasını istemeleri, bunu beklemeleri çok yanlıştı. Bazı insanlar akademi için yaratılmamıştı. Onların yeri spor salonlarıydı, sanat atölyeleriydi. İşte bu farklılık yüzünden kardeşleriyle de iyi anlaşamazdı. Sanki ailenin ucubesi gibiydi ve işin acı yönü onu bu şekilde gören tek kişi kardeşleri değildi. Bu yüzden eksikliğini kimsenin hissetmeyeceğinden emindi. Hatta herkesin mutlu olacağına da emindi. Belki de kararı bu yüzdendi. Kararını aldıktan sonra harekete geçmesi hiç de uzun sürmemişti. Kendisine mutsuzluk ve kasvet getiren odasına doğru koştu. 'Zekayı ve çalışmayı tetikler' diye simsiyaha boyattıkları odasında çalışma sandalyesi dışındaki her şey de siyahtı. Bu mekanın hem fiziksel rengi siyahtı, hem ruhsal rengi. Hiçbir enerjisi yoktu, Passion gibi renksizlikten bile renk görebilen biri dahi hiçbir renk göremiyordu. Bütün mobilyaları, her şeyi. Hatta kitaplarına siyah dışlık da alınır ve bununla kaplanırdı. İç karartıcı kapları adeta yırtarak açıp günlüğüne ulaştı. Hemen sırt çantasına attı ve odada kendisi için başka neyin değerli olduğuna bakınmaya başladı. Tam bu sırada gözüne çarpan bir şey oldu. Odasının simsiyah rengine tezat oluştururcasına kar beyaz bir biçimde adeta parıldayan resim kalemini gördü. Onu da kaptığı gibi çantasına attı. Resim aşkını başlatan o kalem, hayatı boyunca kendini bulmasını sağlamış tek şeydi. İç dünyasını kaleminden çıkarabilmesi için ihtiyacı olan tek şey kağıt parçasıydı. Çizim defterini de çantasına attı. Artık kendisi için değerli olan şeyler yanındaydı. Şimdi diğer insanların mutlu olması için gereken şeyleri almalıydı.
Odasından çıkmadan önce annesi veya babası evde mi diye gizlice bakındı etrafa. Kimsenin olmadığını görünce içi rahatladı. Yine de çok ses yapmamaya özen göstererek ailesinin yatak odasına gitti. Çekmeceleri karıştırdı ve sonunda biraz para buldu. Ancak devamının da olması lazımdı. Leroy ve Ulrika Dreyfus'u birazcık bile tanıyan herkes, onların paralarını yastık altı biriktirdiğini bilirdi. Nedense yüzlerine bakıldığı an bu izlenime kapılınabilirdi. Bu yüzden Passion daha fazla bakınmaya karar verdi. Etrafı iyice allk bullak ettikten sonra bazanın altında bütün parayı buldu. Hepsini çantasına attı. Artık nerdeyse hazırdı. Mutfağa uğrayıp bir iki atıştırmalık aldıktan sonra tamamen hazır olmuştu. Çizim defterinden bir sayfa kopardı ve kutsal saydığı kalemiyle kağıda bir şeyler karaladı. "Sonunda mutlu olabileceğimi hepinize göstereceğim. -p" Olayı anlamaları için yeterli bir yazıydı. Mutfak tezgahına notu bıraktı ve hızlıca giyinip çıktı. Taksiye atlayıp hava alanına gitti ve biletini aldı. Uçaktan indiği anda içinde bir kıpırdanma hissetti. Sonunda hayallerinin öncelikli hale geldiğini hissedebiliyordu. Artık tamamen kendisi vardı hayatında. Kendinden başkasını önemsemeyeceği, kendinden başkasını mutlu etmeye çalışmayacağı, yani kendince mükemmel bir hayata adım atmıştı.
Okulun tanıtımını duyduğundan beri geliştirmeye çalıştığı korecesi ona avantaj sağlamıştı. En azından eksiksiz bir yol tarifi alabilmişti. Otobüsten indiği anda okulun görkemi karşısında şoke olmuştu ve bunu gizleme ihtiyacı duymamıştı Passion. Sonhabarın huzurlu ve serin havası kaplamıştı her tarafı. Uçsuz bucaksız gibi görünen bahçenin üzerini kahverengi kuru yapraklar süslemişti. Rüzgara kapılıp giden yaprakların çıkardığı ses dahi ahenkliydi. Bahçeye doğru birkaç adım daha attı. Yemyeşil çimler o kadar ferahlatıcı görünüyordu ki nerdeyse kendini tutamayıp atılacaktı. Ancak bunu yapmak için çok vakti olacaktı. Eğer kabul edilirse bütün sene yuvarlanabilirdi. Kendini sakinleştirmeye çalıştı. Derin derin nefes alıp vermek aklına gelen en rahatlatıcı teknikti. Birkaç yoga dersine gizlice girmişti. Orada sanki böyle yapıyorlardı. İyice sakinleştiğine emin olduktan sonra okulun tarih ve sanat kokan koridorlarından geçerek seçimlerin yapıldığı salona vardı. Numarasını aldı ve beklemeye başladı. Bu süre çok kısaydı. Ancak Passion'a bir ömür gibi gelmişti. Hayatı boyunca beklediği bu fırsat anı için hayat süresi gibi beklemesi çok alışılmadık bir şey gibi gelmiyordu. Sırası geldiğinde son bir derin nefes alıp salona doğru ilk adımını attı. Amfi gibi bir yerdeydi sanki. Veya konser salonu. Her nasıl bir yerse, karşısında ona doğru bakan dört jüri vardı. Hepsinin yüzünde ciddi bir ifade vardı. O an Passion'un bütün nefesleri boşa gitmişti.
"Adın?" Kadife bir sesle soru geldiğinde genç kız bunun hangi jüriye ait olduğunu kestirmeye çalışmaktan alıkoyamadı kendini. En sonunda soldan ikinci kişiye ait olduğuna karar kıldı. Bu sürede adını unutacak kadar heyecanlandı. Hatırladığı anda sözcüklerin ağzından birden fırlamasına adeta izin verdi. "P-Passion. Dreyfus." Ağır bir fransız aksanıyla ağzından çıkmış olan adının anlaşılmayacağını düşünüyordu ancak jüri oldukça anlamış görünüyordu. Aptallığının boşverilmiş olmasına sevinmişti ancak yine de açıklama ihtiyacı duydu. "Fransı... Amerikal... Yarı Fransız yarı Amerikalıyım." Durumu düzeltmeye çalışırken daha da aptal gibi görünmüştü. Umuyordu ki bu hareketi çabuk unutulacak ve jüriyi etkileyebilecekti. Neyse ki jüri bu aptallıktan dolayı tiksinmiş görünmüyordu. Sonunda bas tonunda bir ses duydu. "Yeteneğin ne?" Sesin sahibi büyük ihtimalle en sağdaki kişiydi. Oldukça dengeli ve hoş bir sesti bu. Derin bir nefes alan Passion az önceki salaklıklarını geride bıraktı ve cevap verdi. "Resim yaparım, biraz da dans ederim." Ardından eliyle başla işaretini gördüğü jürilere selam verdi ve çalan müziğe kendini kaptırıp dans etmeye başladı. Resimden sonra ruhunu ortaya koyabildiği ikinci şeydi. Dans ederken jürinin renklerine takıldı gözü. Hepsi yeşildi ve parlıyordu. Bu onu beğendikleri anlamına mı geliyordu? Emin olamamıştı. Dansı bittikten sonra jüriye tekrar selam verdi ve tepkileri beklemeye başladı. Daha öncekilerden farklı bir ses kulağına çalındı. "Güzel, resim için ne istersin?" Passion'un yüzünde bir gülümseme oluştu ve ardından düşünmeye başladı. Ve ilk gelen düşünce ağzından çıkıverdi. "Bulabildiğiniz en büyük kağıt, tuval, tahta. Cam da olur. Ne olursa. Büyük olması yeterli." Çok beklemeden önüne koskocaman bir kağıt geldi. Belki 3 metrekare kadar. O anki duygularını yansıtmaya başladı. Elindeki fırçalarla duygularını dökmeye başladı. Bütün iç dünyası kağıdın üzerine yansımıştı. Bitirince biraz açılıp şaheserine baktı. Dalgaların içinde savrulan küçük bir kayığı çizmişti. Azgın dalgalara rağmen dimdik ayakta durabilen küçücük bir kayık. İşinden memnun olup jüriye gülümsedi ve salondan çıktı. Birkaç saat sonra alındığı haberini duyunca içine büyük bir rahatlama gelmişti. Artık hayallerinin peşine gidecekti. Geri kalan hayatının ilk günü mükemmel geçmişti.
Passion Dreyfus- III. Sınıf
- Mesaj Sayısı : 22
Geri: dreyfus.
130/130
Puanını Resim ve Dans yetenekleri arasında paylaştırabilirsin.
Puanını Resim ve Dans yetenekleri arasında paylaştırabilirsin.
Wang Mei Jia- III. Sınıf | Aşçılık Kulübü Başkanı
- Mesaj Sayısı : 234
Lakap : Qiàn ~
Geri: dreyfus.
Onaylandı. Yabancı Öğrenci.
Hera Yatakhanesi. Oda Numarası : 4
Hera Yatakhanesi. Oda Numarası : 4
Wang Mei Jia- III. Sınıf | Aşçılık Kulübü Başkanı
- Mesaj Sayısı : 234
Lakap : Qiàn ~
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz