IMAGINE
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Hot Coffee.

2 posters

Aşağa gitmek

Hot Coffee. Empty Hot Coffee.

Mesaj tarafından Kwon Na Sun Paz Ekim 14, 2012 6:13 am


Kwon Na Sun & Jung Hee Dong


    Okul koridorunda ponpon kızların gerisinden ilerliyordu. Mi Ko hıncını güzel çıkarmıştı kendisinden. Partiye gelmemesi ve telefonun kapalı olması. Ondan nefret ediyordu ama bu yılın başında resmen ona yalakalık yapmıştı. Bu yüzden kendisinden utanıyordu gibiydi. Koridor boyunca ilerlerken gerçekten huzursuzdu. Ponpon kızlar koridordan geçerken dahi her tarafa yöneliyor, o anda okulun dedikodu zincirini etkiliyorlardı. Kendisi de onlardan biriydi tabi. Yılın başında yaşadığı o güçlü şevki yaşamıyordu her ne hikmetse. Artık güzel olmak dahi umurunda değildi. Tabi bunların dayanak noktası Dong'tu. Yıllar sonra karşılaşmışlardı ve tüm hayatı değişmişti. Eski Na Sun baskın olmaya başlamıştı. Aslında ne yapacağını bilmiyordu halen?.. O çekim halen bir yerlerde etkisini sürüdüyordu. Göz önünde olmak. Beğenilmek. Ama diğer taraftan artık bunları umursamak istemiyordu. Umusamıyordu. Bir nevi. Aklı karmakarışıktı. Adımları Ponpon Kızlardan uzaklaştıkça yavaşlıyordu. Hatta başka bir koridora dalmayı düşündü ve ortadan kaybolmayı. Tabi gene Mi Ko ile uğraşacaktı muhtemelen. Tam adımlarını zıt koridora çevirecekken koridorun karşında gördüğü sima ile adeta heykele dönüştü. Çıkışa yakın pencere kenarında öylece koridordan geçen Dong'u görebiliyordu. Dongie?? Gerçekten şaşırmıştı. Hatta hayal gördüğünü sanıp gözlerini birkaç kez açıp kapattı. Burada olmasını beklemiyordu. İçten içe içi yeniden mutluluk ile dolarken yüzüne tebessüm yayıldı. Monoton ve grileşmiş dünyası sanki yeniden canlanmış gibiydi. Heykelliğinden sıyrılıp adeta koşarak hemen yanına koştu. Aslında bağırmaması gerektiğini biliyordu. Muhtemelen Dong'ta dikkat çekmek istemezdi ama kendisini tutamamıştı. "OPPA DONG!"

    Resmen üzerine atlamıştı. Etrafda ki kimseye umursamıyordu. İşte yine aynı şey diye geçirmeden edemedi. Eski Na Sun, Dong'ın Na Sun'u ortaya çıkmıştı. Sıkıca Dong'a sardığı kollarını gevşetti. "Burada ne işin var?! Geleceğini söylemedin? Aslında telefonumu yurtta unuttum. Boşver. Aaa." Heyecandan konuşamıyordu resmen. Dong'ın sertleşen bakışları ile elini ağzına doğru götürdü ve kaşlarını oynatarak 'Sustum.' ifadesi vermeye çalıştı. Birkaç dakika sonra da etrafına göz gezdirdi. Koridor boyunca pek öğrenci yoktu. Zaten öğrencileri de tanıdığı söylenemezdi. Dong'ın koluna girdi ve koridorda ilerlemeye başlamasını sağladı. "Dongie... Beni kaçır!... Bugün neredeyse okul beni öldürecek gibiydi. Bir ara gerçekten duvaların üzerime üzerime geldiğini sandım. Hadi. Hem karda yağmıyor... Sanırım yağıyor. Ama neyse. Seul'e gidelim. Merkeze. Bir şeyler yapalım... ... Hem! Geçen gün onca pizza yedim! Bana borçlu sayılırsın. " Yeniden susma pozisyonuna girerek kafasını Dong'ın koluna yasladı. Kesinlike onu yanından ayırmamayı aklına koymuştu. Sadece birkaç dakika öncesine kadar umutsuz hissederken, Dong'ı fark etmek. "Hem Ponpon Kız-..." Dudağını ısırdı. Ponpon kız olduğunu şu süre zarfında Dong'a söylememeyi planlıyordu. Muhtemelen kendisi ile alay edecek hatta sinirlenecekti. Ponpon Kızlar eski Na Sun'un hayatta katılamayacağı bir şeydi. Hem vücutsal hemde düşünsel açıdan. Ama vücudu şuan yerli yerindeydi ve yılın başında yaşadığı o rüya halide Ponpon Kızlara dalmasına neden olmuştu. Belki önemsemez. Şimdi nerden Ponpon Kız lafı çıkardım... Of Dongie bundan kesinlikle hoşlanmayacak.




Kwon Na Sun
Kwon Na Sun
II. Sınıf | Ponpon Kız
II. Sınıf | Ponpon Kız

Mesaj Sayısı : 123
Lakap : Sunnie. Bunny. Na-Na.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Hot Coffee. Empty Geri: Hot Coffee.

Mesaj tarafından Jung Hee Dong Paz Ekim 14, 2012 6:45 am

Siyah botları, beyaz karda derin izler bırakarak ilerlerken aklında tek bir şey vardı. Na Sun. Uzun yıllar onları ayırmış olsa da kısa sürede eskisinden daha yakın olmuşlardı. Hayatına bir odak noktası bulmuştu. Durdu, başını göz alıcı beyazlıktan kaldırıp ihtişamlı okula baktı. Beyazlık onuda kendisine esir etmişti. Bir şekilde içeri girmeliydi. Kapıdaki görevliyi kolluyordu, yani bilmiyordu ama herhalde okula dışarıdan birileri alınmıyordu. Görevli çalan telefona yönelince dizlerini büktü ve ona görünmeden kapıdan geçerek büyük bahçeye geçti. Taş patikadan ilerlemeye başladı. Na Sun'u nerede bulacağını bilmiyordu. Montunun cebinden telefonunu çıkardı ve kıza hızlı bir mesaj attı.Sarı kafa. Okul-giriş-büyük ağaç. Bu kadar koordinat yeter. Hemen beni buluyorsun. Telefonu avucu arasına sıkıştırıp olduğu yerde beklemeye başladı. "Acilen cevap atsan iyi olur." dye çemkirdi hayalindeki Na Sun'a. İki dakika geçmemişti ki sabırsız tarafı onu harekete geçirdi. Telefonu cebine attı ve başındaki -bütün parasını şapkalara harcıyordu- son aldığı star wars yazılı siyah şapkasını iyice başına geçirdi. Burnunu çekerken etraftaki öğrencileri inceliyordu.

Taş patikaya saptı ve büyük binaya doğru yol aldı. Dudaklarından aklından o anda uydurduğu rap dökülüyordu ama kelimeler dudaklarından kurtuldukları an unutuluyordu. Binaya girince ılık hava yüzünü ısırdı. Gözleriyle bir yandan içeriyi süzerken diğer yerden Na Sun'u arıyordu. Çok vakit geçmemişti ki ince bir ses ilişti ona sonra birden gövdesine sarılan sıkıca kollar. Kız ona sıkıca sarılırken gülümsüyordu ama ellerini cebinden çıkarıp kızı sarmıyordu. Ağırdan al Hee Dong. Na Sun ayrılıp konuşmaya başladığında sözünü kesip ona kızacaktı, neden mesajına cevap vermediği konusunda. Ama kızın telefonunun yanında olmadığını öğrendiğinde dudaklarını birbirine bastırdı. Kız konuşuyordu. Gözlerini devirdi ve "Hala dilin çok uzun. Bir başladın mı konuşmaya susmuyorsun." dedi ve yüzünü buruşturdu. Kız başını onun kolundan kaldırıp sahte kızgınlıkla ona bakarken Hee Dong'da kocaman gülümsedi ve kızın sarı saçından hafifçe çekip az önceki gibi yaslattı kızı kendine.

Beraber okulun bahçesine çıkarlarken "Bayağı..." güzel diyecekti ama kendine geldi. Bu hayatta şapkalardan başka hiçbir şeyi beğenmezdi o. Na Sun geldiğinden beri daha pozitif olmaya başlasa da eski çocukluğunu düşündü. O zamanda yanında Na Sun vardı, ama yine negatif biriydi. Neden şimdi Na Sun'un yanında değişiyordu. Bağlılık? Özlem? Sevgi? A ş k? Ehh aşk biraz garipti. Hayır aşk olamazdı değil mi? Lafı yarım kalmıştı ama tamamlamaya gerek duymadı, Na Sun anlamıştı onu.
Jung Hee Dong
Jung Hee Dong
Serbest Meslek
Serbest Meslek

Mesaj Sayısı : 109
Lakap : Bad Boy

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Hot Coffee. Empty Geri: Hot Coffee.

Mesaj tarafından Kwon Na Sun Paz Ekim 14, 2012 7:19 am


    "Evet. Bayağı güzel." Dong'a daha sıkı sarılırken gerçekten yıllar sonra ilk kez yaşıyor gibi hissediyordu. Dong onun için arkadaştı. Evet. Garip bir arkadaşlıktı. Annesi ve babasından bile daha çok önemsiyordu onu ama çocukluğundan beri arkadaşlık duygusu ile ilerlemişti. Öyle değil mi?... Öyle olduğunu düşünüyordu. Taş yolda ilerlemeye başlamışlarken ponpon kızlara fazla takılmadığı için rahat bir nefes almıştı. Aslında içten içe karların arasında koşmak istiyordu. Kendisini yere atmak veya güzel bir kar topunu resmen Dong'a yedirmek. Hem ödeşmiş olabilirlerdi bu şekilde. Yüzüne sinsi bir gülümseme yayılmasına karşın yapmaktan vazgeçmişti. Dong ile böyle yürümek daha hoşuna gidiyordu. Çocukkende aynılardı. Hatta Dong babasının şerrinden kaçmak için kendi evlerine gelirdi. Onu gizlice içeri alırdı. Sarılılardı ve uyurlardı. Gerçekten o dönemlere özlem duyuyordu. Ama şimdi yeniden onunla beraberken geriye dönmek pek umurunda değildi açıkçası. Güvenlik görevlisinin keskin bakışlarına aldırmadan okulun dışına yavaşça çıktılar ve kaldırım boyunca yürümeye devam ettiler.

    "Eee...? Ne yapıyoruz?... Kar güzel ama tüm günümü karların arasında yürüyerek geçirmek istediğimi sanmıyorum." Ne zaman karın yağacağı, şiddetleneceği belli değildi ve kardan adama dönmek istemiyordu. Düşünmeye çalışıyordu. Dong ile beraber gidebileceği mekanları gözünden geçiriyordu. Aslında aklında oluşan fikiri sevmişti ama Dong'ın isteyip istemeyeceğini bilmiyordu. "Aslında... Neden bizim mahalleye (!) gitmiyoruz. Oldukça nostarjik olur. Hem orada çocukken şekerlerini çaldığımız kafe halen duruyor." Yavaşça yüzünü kaldırıp Dong'ın yüzünü görmeyi amaçlamıştı. Dong'ın yüzüne bakmak dahi içinin kıpır kıpır olmasına neden oluyordu. Kendisini gibi değişmemişti. Zaten değişmesini istemezdi. Sadece saçları daha açık bir tondaydı ama bu farklılıkta pekte fark edilir bir şey değildi. Sonuç olarak halen eski Dong'tı. Bu ona yeterde artardı. Bir kez daha kafasını Dong'ın koluna yasladı. Belki de sonsuza kadar böyle yürüyebilirledi. Pekte kötü bir seçenek gibi durmuyordu.




Kwon Na Sun
Kwon Na Sun
II. Sınıf | Ponpon Kız
II. Sınıf | Ponpon Kız

Mesaj Sayısı : 123
Lakap : Sunnie. Bunny. Na-Na.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Hot Coffee. Empty Geri: Hot Coffee.

Mesaj tarafından Jung Hee Dong Paz Ekim 14, 2012 7:36 am

Beraber okuldan çıkmış yavaşça ufukta kaybolan bir yelkenli gibi karların arasında kayboluyorlardı. Na Sun konuşurken onun sesinin tınılarında kayboluyordu. Daha önce hiçbir kıza karşı böyle hissetmemişti. Evet. Çok ilişkisi olmuştu ama. Ya da Na Sun'u çok yakın arkadaşı gördüğü için bu duygulara sahipti. Demek ki dünyadaki bütün çok yakın arkadaşlar birbirleri hakkında böyle hissediyordu. Acaba Na Sun'da Dong'a karşı böyle hissediyor muydu? Bunu merak etmiyor değildi Dong. Ama sormazdı, sormayacaktı. Sunnie ona eski mahalleye gitmeyi teklif etmişti. Aslında hiç istemiyordu bunu. Yaklaşık beş yıldır oranın yakınından bile geçmemişti. Çünkü anılarn onun canını yakmasına izin vermek istemiyordu. Şimdi de gitmek istemiyordu ama neden Sun'a karşı gelemiyordu. Ya da karşı gelmek istemiyordu. Eskiden bu kadar kılıbık değildin Hee Dong.

Adımları sanki tonlarca ağırlıkmış gibi zorla kaldırıyordu. Gitmek, geçmişiyle yüzleşmek istemiyordu. Hafifçe öksürdü. Ağzını açtı. Hey bu lanet olası beyaz günde daha eğlenceli bir şeyler yapabiliriz, neden geçmişi deşiyoruz ki?! Hayır, bunları söyleyemezdi. Ağzını kapattı. Yüzü üşüyordu. Başını eğdi ve koluna sıkıca sarılmış kıza baktı. Gördüğü tek şey sarı saçlarıydı. Gülümsedi. Belki bu sefer anılar ona acı vermezdi. Yanında hayatta en sevdiği kişi vardı. Belki tatlı anılar gelirdi gözünün önüne.

Gördükleri ilk taksiye atlayıp mahalleye doğru ilerlemeye başladıklarında huzursuzlaşmıştı. Mahalleye girdiklerinde işte, diye düşündü Hee Dong. Kızın koluna daha çok sarıldığını hissetti. Öpmek istedi Sun'ı. Ama her zaman ki gibi yapamadı. Bakışlarını kaldırıp onları eski ailesiyle birlikte bir zamalar kaldığı eski eve götüren sapağa döndüler. Ev uzaktan bile ürkütücü geliyordu ona.
Jung Hee Dong
Jung Hee Dong
Serbest Meslek
Serbest Meslek

Mesaj Sayısı : 109
Lakap : Bad Boy

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Hot Coffee. Empty Geri: Hot Coffee.

Mesaj tarafından Kwon Na Sun Paz Ekim 14, 2012 9:14 am


    Yoldan geçen ilk taksiyi Dong'ın kolundan ayrılmadan durdurmaya çalışmıştı. Son günlerde oldukça şanslıydı. Normalde taksiler yanından geçer ve giderlerdi. Onu durdurmak için oldukça çaba sarf ederdi ama hiç biri durmamıştı. Tabi son günlerde bu kural değişmiş gibi görünüyordu. Dong'ı sürükleyerek taksiye bindirmişti. Fazla uzakta değildi. Okula oldukça yakındı. İlk okulu ve orta okulu Seul'un merkezinden oldukça uzak okumuştu. Ama Anyang'ın evine yakın oluşu hoşuna gidiyordu. Hoş şu sıra pek uğradığı yoktu. Dong'ın üzerine eğilerek pencereden dışarıya bakmaya çalıştı. Tanıdık mekanlar Dong yanındayken daha garip hissettiriyordu. "Hatırlıyorsun değil mi? Şeker çaldığımızda ağaçların üzerine tırmanırdık ve orada öyleyece durur şekerler ile keyif çatardık. Acaba Ho Ru ve Dae Lim burada mı hala?... Onlarda bizim takımdan sayılır sonuçta." Çocukluğunda hep erkekleri ile takılmıştı. Aslında sadece Dong'ı kabul ederdi. Ssonuç olarak 'Bizim Takım' diye bahsettiği şey sadece kendisi ve Dong'tu. Başkalarını fazla içe almazlardı. Sadece ara sırada yaptıkları çocuksu kavgalarda gösteriş için birilerini toplarlardı. Bir zamanlar gerçekten tomboy'dum. Kendi düşüncelerine gülümsedi. Mahalleye girdiklerinde hızla taksiden inmişlerdi ve yeniden yürümeye başlamışlardı.

    Bu kez daha sıkı sarılmıştı Dong'un koluna. Neredeyse her yerde küçüklüklerini görür gibiydi. Özlemle etrafa bakıyor neredeyse her köşeyi inceliyordu mahallenin. Sapağı döndükleri yüzünde tebessüm donuklaştı ve bakışlarını hemen Dong'a çevirdi. Belki de hiç gelmemeliydik. Her ne kadar birlikte onca anımız olsa da acıda buraya hakim. Dong'ın kasıldığını hissedebiliyordu. Evin uzaktan dahi olsa görüntüsü ona bu etkiyi yaratıyorsa. Orada geriye dönüp onu yeniden sürüklemeyi düşündü bambaşka bir yere. Ama yapamadı. Yapabilirdi ama... Dong'ın bakışlarına çöken hüzünü görebiliyordu. Daha fazla dayanamadı. "Hadi gel! Bizim eve gidelim!" Ürkütücü görünüşlü eve fazla yaklaşmadan diğer sapağa geçtiler. Kar tüm sokağı kaplamıştı. Aslında eve gitmeyi istemiyordu. Muhtemelen içeri girmezdi. Sadece birlikte geçirdikleri anısal mekanlara gitmek istiyordu. Evlerinin karşısında ki sokakta ki çeşmeyi fark ettiğinde yanaklarının kızardığını hissetti. Aslında bunun çok saçma olduğunu biliyordu. Oldukça saçmaydı. Kızarmasının nedeni dahi anlayamıyordu. Bir nevi. Derin bir nefes aldı ve bir anda ateş basan vücudunu rahatlatmaya başladı. "BAK! BİZİM ÇEŞMEMİZ!" Dong'un kolundan sıyrılıp çeşmeye doğru koşar adımla ile ilerledi. Su akmıyordu. Zaten akmasını da beklemiyordu. Kış geldiğinde mahallede ki çeşmelerin suyunu kapatıyorlardı. Hoş umurunda değil. Çeşmenin kalın açıklığına oturdu. Sekiz yaşındayken oturduğu gibi... Sekiz yaşındayken. Muhtemel yaz aylarında buraya oturmuştu. Yalnızdı. Neden yalnız başına oturduğunu bilimiyordu. Aslında sadece Dong ile yaşadığı anıları hatırlıyordu. Öncesi ve sonrası yoktu. Dong'ta çeşmeye doğru yaklaşırken anılarından sıyrıldı. "Dongie." Sesinin bu kadar sempatik ve tatlı çıkmasına kendisi dahi anlam verememişti. Hoş neden Dongie diye uzatarak ona seslendiğini dahi bilmiyordu. Ama o anda anlandı. Dejavu gibi bir şeydi. Ama yaşadığından emindi. Sekiz yaşında aynı bu şekilde otururken, Dong şuan geldiği yerden aynı biçimde yanına yaklaşıyordu. Sonra tam karşısında diz çökmüştü. O kadar çocuksuydular ki.

    Tabi ya. Bacağım kanıyordu ve ağlıyordum. Mükemmel. Her zaman sulu gözlü bir kızdım. Dong'un yaklaştığını fark ettiğinde buruk ve bacağında ki acıdan dolayı Dongie diye seslenirken uzatmıştı. Küçük Dong önünde diz çökmüştü. "Hadi Sunnie. Ağlama. Küçücük bir yara." Ama ağlamaya devam etmişti. "Canım yanıyor." O anda Dong ortadan kaybolmuş geri geldiğinde elinde kocaman bir sargı bezi ile dönmüştü. Kendisi ise ağlamayı kesmişti. Şükürler olsun. Küçük Dongie kaşlarını çatmış. "Bir daha canının yanmasına izin vermeyecem Sunnie." Küçükücük bir çocukken daha cesurdu. Daha rahatttı. Özgürdü. Kendisiydi. Ayağa kalkmıştı. Gerçekten bacağının acısı artık küçük bir sızıya dönmüştü. Küçük Sun aniden küçük Dong'u öpmüş sonra eve kaçmıştı. Anıları hatırlamasının etkisi ile utanmıştı. Aslında utanmasının saçma olduğunu biliyordu. Sonuçta çocuklardı önemli değildi ama dejavu gibi yaşadığı şu an ki olay onu kahkaha atma isteği ve utanç ile doldurmuştu. Elleri ile yüzünü kapattı istemsizce. Şuan Dong'a bakabileceğini sanmıyordu. Yavaşça ayağa kalktı ve yüzü önde eğik bir biçimde hızla Dong'ın yanına yaklaştı ve kolundan çektiği gibi. "Sanırım artık sıcak bir kahve içsek iyi olacak. Üşüdüm."

Kwon Na Sun
Kwon Na Sun
II. Sınıf | Ponpon Kız
II. Sınıf | Ponpon Kız

Mesaj Sayısı : 123
Lakap : Sunnie. Bunny. Na-Na.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Hot Coffee. Empty Geri: Hot Coffee.

Mesaj tarafından Jung Hee Dong Çarş. Ekim 17, 2012 6:06 am

Sun her zaman ki gibi Dong'un üzüleceğini ve canının yanacağını önceden sezmiş ve evin yoluna değilde yan sapağa saptırmıştı. Dong koluna sıkıca sarılan sarışın kıza bakıyordu ama anıları onu ele geçirmişti, eski Na Sun. İçini bir sıcaklık kapladı, ailesine kavuşmuş gibi. Aslında zaten öyleydi, bu hayatta onun tek ailesi Sun'dı. Birde ölmeseydi annesi. Derin bir iç çekti, hüzün duygusu misafir olmuştu yine Dong'un gözlerine. Nefret ediyordu bu histen. Başını çevirdi ve eski mahalleye baktı. Sun bağırıp çeşmeye koşarken bakışlarını koşan kıza çevirdi. Kalın dudaklarına çok hafif bir gülümseme kondu. Annesi öldükten sonra bir süre babasıyla kalmış ama hayal ettiği -babasının aklını başına alıp, oğluna iyi davranacağı- şey tam tersi olunca mahalleyi terk etmişti. Na Sun'suz ve annesiz bir hayata atılmıştı.
Kim geceleri gelip üstü açık mı diye kontrol edip yanağına öpücük koyarken gözlerinden yaşlar akıtacaktı? Kim onun için hastalıklı yatağından acılar içinde kalkıp ağrılar içinde sırf oğlum güzel beslensin diye yemekler hazırlayacaktı? Kim o vahşi adamın caniliklerini kendine saklayıp, oğlunun huzurlu olmasını sağlamaya çalışacaktı? Peki kim yaraları olduğunda onları sarıp gizlice kendi evine alıp kendi yatağına yatıracaktı? Kim babası Dong'u evden attığında onunla beraber gecelere kadar sokakta duvar dibinde oturacaktı? Dong bu iki mükemmel insanı terk ederken -teknik olarak annesi ölerek terk etmişti- okulu da terk etti ve küçük yaşta, kimseye acıması olmayan hayata atılmıştı. Sertçe yutkundu. Bunlar canını yakıyordu ama yemin etmişti eğer babasını bir kez daha görürse ona bu yaşattıkları için hesap soracaktı. O zamanlar çocuktu ama artık 19 yaşında güçlü biriydi, en azından fiziksel olarak.

Bakışlarını aynı kendisi gibi düşüncelere dalmış Sun'a çevirdi, sonra Sun'ın oturduğu çeşmeye baktı. Anlamıyordu ki bu soğuk kış mevsiminde içi nasıl hızlıca bu kadar ısınabiliyordu? İlk öpücük. Hemde Sun tarafından verilen öpücük. Hafifçe kıkırdadı Dong. İlk öpücüğü tomboy gibi, kilolu-gözlüklü-yağlı saçlarla doşalan bir kız tarafından verilmişti. Şimdi öyle kızlara bakma gereği bile duymuyordu. "O zamanlar.." diye mırıldandı, ikinci bir kıkırdama eşliğinde. Birbirlerinin yaralarını saran iki çocuk. Hem de sadece görünürdeki yaraları sarmıyorlardı, ruhlarının derinliklerini yaralarını da birbirlerine açıyor ve onları kendi gözyaşlarıyla temizleyip bir güzel kucaklamayla sarıyorlardı. Evet. Özlemişti o dönemleri. En azından bütün zorluklara rağmen Na Sun yanındaydı. Kız birden kolundan çekiştirmesiyle kendine geldi. Üşüdüğünü söylüyordu. Kızın ince omuzuna kolunu attı ve kızda onun beline sarıldı. Birbirlerinden güç alarak Çeşmenin yanından geçtiler, mahallede hep şeker çaldıkları bakkalın yanından da geçerken ikisinin de anılar gemisine bindikleri aşikardı, gülümseyen yüzlerinden belliydi. Arada Sun bir şeyler anlatarak ona hatırlatıyordu. Sanki Dong hafızasını kaybetmiş de Sun ona yaşadıkları geçmişi anlatıyor gibiydi. Ama Dong bundan şikayetçi değildi. Bir zamanlar ailesiz girmelerine izin vermedikleri kafenin kapısına geldiler. Sun kendini doğrulttu ve birbirlerine baktılar. Artık ailelerine gerek kalmayacak kadar büyümüşlerdi. Ve tek aileleri birbirleriydi.
Jung Hee Dong
Jung Hee Dong
Serbest Meslek
Serbest Meslek

Mesaj Sayısı : 109
Lakap : Bad Boy

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Hot Coffee. Empty Geri: Hot Coffee.

Mesaj tarafından Kwon Na Sun Çarş. Ekim 17, 2012 7:24 am


    Bir eli ile peşinden Dong'ın elini tutarken onu sürüklüyor, diğer eli de umursamazsa sarı saçlarının arasından parmaklarını geçiriyordu. Çocukken oldukça yaramazlardı. Her gün yepyeni bir enerji ile ortalığı darmadağın ederlerdi. Hatta geceleri dahi bu böyle devam ederdi. Uyumak sadece ailelerinin zoru ile gerçekleşirdi. Bu kafeyi yıllar önce attığı futbol topu ve binbir parçaya ayrılan cam parçalarını hatırladı. Özellikle Dong ve diğer arkadaşları ile beraber kaçarken oldukça eğlenmişti. Tabi sonra annesinden binbir türlü azar yemiş diğer kız çocukları gibi davranması gerektiğini, erkek çocuklar ile takılmaması gerektiği ile ilgili safsataları dinlemişti. Ama durum hiç değişmemişti. Gerilerde bir masaya doğru ilerledi ve kendisini sandalyeye attı. "Çok-k üşüdüm-m." Aslında pek üşümemişti. Hatta içini ateş basmıştı ama kafasında garip düşünceler takla atıyordu. Dong'ı öpmek gibi. İnsan arkadaşını öpmek ister mi? Hoş Dong. Arkadaş gibi değil. Ama... Saçmalama. Hafifçe öksürürken ellerini ovuşturdu. Aslında içinde ki garip tutumu değiştirmek istiyordu ama yapamıyordu. Çocukluğunda yaşadığı bir anıdan resmen bu hale gelmişti. Ayağa kalkıp kendisini alkışlayabileceğini düşünüyordu. Evet. İlk onu öpmüştü. Zaten yıllardır ondan başka kimseyi de öpmemişti ve bu öpüşmede sekiz yaşında gerçekleştiğine göre... Ölü gibi yaşadım yıllarca. Hoş erkekler ile ilişkilerini hiç ileriye götürmemişti. Onlar ile arkadaş olmuştu. Birlikte playstation oynamıştı. Tabi orta okul ve lise çağında erkekler tarafından Ucube olarak gösterilmişti. Sessiz kalmaya devam etti. Dong'ın yanındayken böyle düşüncelere gereksinim duymuyordu. Keşke Anyang'ta olsa. Okul hayatım işkenceye döndü şu birkaç günde. Dong'tan başkasını düşünemiyorum. Umutsuzca düşüncelere dalmışken cılız bir garson yanlarına seğirtmişti. Dirseklerini masaya dayayıp, çenesine dayadı.

    "Bol kremalı koyu bir kahve istiyorum." demekle yetindi. Zaten garsonda pek önem vermişe benzemiyordu. Doğruldu ve masanın üzerinde ki peçeterleri kıvırmaya başladı. Aklında ki düşünceleri dağıtmak ister gibi merakla kaşlarını oynattı. "Oppaa Dongie. Anlat bakalım. Onca yıl bensiz ne yaptın?... ... Muhtemelen gene futbol maçlarında gol atamamışsındır." Son gözlerine hafifçe kıkırdadı. Çocukluğunda kesinlikle ondan daha iyi futbol oynuyordu. Şimdi bir Ponpon kızken, çocukluğu oldukça garip geliyordu. Ponpon kız. Ben. Oldukça garip. Kıvırdığı peçeteyi Dong'ın yüzüne doğru salladı ama pek etki vermemişti. Yüzünü buruşturarak peçeteyi kenara koyarken elleri ile onu rahatsız etmeye başladı. Kolunu çekiştiriyordu. Bir süre bundan da sıkıldı kafeye göz gezdirdi. Fazla kişi yoktu. Kendilerinden uzakta bir çift oldukça yakın bir biçimde oturuyor ve kahvelerini içiyordu, diğer taraftan da gazete okuyan yaşlı bir adam vardı. Oldukça sıkıcı olmaya başladı. Masanın üzerinde ki küçük kırmızı baharatlardan biri açtı ve işaret parmağını yüzeyinde gezdirdi. Kırmızı iz parmağında fark ettiğinde sinsice gülümsedi. Masanın üzerinden uzanıp Dong'ın tam kaşlarının ortasına parmağını bastırdı ve hızla geri çekildi. "Sen artık bir Hintlisin." Ellerini çırptı. Bu sırada garsonda elinde sıcak kahveler ile geliyordu.

Kwon Na Sun
Kwon Na Sun
II. Sınıf | Ponpon Kız
II. Sınıf | Ponpon Kız

Mesaj Sayısı : 123
Lakap : Sunnie. Bunny. Na-Na.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Hot Coffee. Empty Geri: Hot Coffee.

Mesaj tarafından Jung Hee Dong Çarş. Ekim 17, 2012 7:58 am

Kafeye girdiklerine Sun her zaman olduğu gibi direk gözüne kestirdiği yere götünü yapıştırmıştı. Garson gelip siparişleri almak için beklerken Dong üç gün öncesine kadar bende garsondum, diye düşündü ama bunu pişmanlıkla değil, Sun ile o mutfağa verdikleri zararı hatırlayıp içten içe gülerken. Dong bir şey istemediğini belirtircesine kafanı salladı. Bu hesabı o ödeyecekti ve cebinde fazla parası yoktu. Zaten ne zaman oldu ki?! Garson gittikten sonra Sun ona soru sormuştu. Nasıl geçmesini bekliyorsun, bir gün Hawaii'de bir gün İngiltere'de. Kızlar, partiler, paralar ve birbirinden havalı şapkalar. Sun yine sıkılgan tavırlarını sergiliyor ve boş durmuyordu, ilk önce peçeteleri parça parça etmiş sonra da Dong'a sataşmıştı. Dong hala soruya cevap vermemişti. Sun parmağı ucuna bulaştırdığı pul biberi Dong'un alnına sürüp Hintlisin dediğinde Dong gülümsedi ve ellerini meditasyondaymış gibi yapıp gözlerini de kapattı ve başını hafifçe sağa sola kaydırdı. Sun'un kıkırdama seslerini duyuyordu.

Tek gözünü açıp "Bu gösteriyi her yerde bulamazsın Bet." derken garsonun gelişini gördü ve hemen alnındaki izi sildi ve havalı haline geri döndü. Sun kremayı dudağı ile burnu arasına dokundurup iz bırakarak içerken gözleri camdan dışarı takılmıştı. Kafenin küçük bir camı vardı ama dışarısı oturdukları masadan gözüküyordu. Bir süre Sun karı, Dong ise Sun'ı izledi. Küçük ama dolgun burnunu, ördek şeklindeki -kremanın arasında kaybolan- dudaklarını, bakmayı özlediği siyah gözlerini... Derin bir nefes çekti. Canı sigara istiyordu. Cebinden sigara paketini çıkardı ve birini alıp dudakları arasına usulca yerleştirdi. Sigarasını yakıp derince bir nefes çektikten sonra sırtını iyice yasladı sandalyeye. "Güzel geçmedi." dedi usulca. Anlatacaktı yaşadıklarını. O yokken ne acılar çektiğini anlatacaktı, içini boşaltacaktı. Ama hepsini değil, yarısını da değil. Sadece bir kaçını. Üzülsün istemezdi Sun'ın ve tanıyordu onu. Dong'a küçücük bir şeyde bile ağlıyordu Sun.

Jung Hee Dong
Jung Hee Dong
Serbest Meslek
Serbest Meslek

Mesaj Sayısı : 109
Lakap : Bad Boy

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Hot Coffee. Empty Geri: Hot Coffee.

Mesaj tarafından Kwon Na Sun Çarş. Ekim 17, 2012 8:30 am


    Kahvesinden bir yudum daha aldı ve dudaklarında kalan kremanın izlerini dilini dudaklarında gezdirerek sildi. Sigara dumanı ile neredeyse öksürük krizine girecekti. Eli ile yavaşça dumanı dağıtmaya çalıştı. "Sigara içtiğini söylememiştin!... Hem ne demek güzel geçmedi." İşte yine o burukluğu yaşıyordu. Parmakları ile kahve bardağını daha sıkı kavradı. Keşke hep yanında olabilseydim. Keşke onunla beraber kaçsaydım. Aslında şimdiye kadar fark etmediği sorusunun aptallığını da fark etmişti. Ne yapabilirdi ki? Evden kaçtı. Annesi öldü. Babası zaten... Kafasına kendi kendine vuracaktı resmen. Bazen öyle patavatsız ve anlamsız sorular soruyordu ki. Dong'ın boşta kalan eline doğru uzandı ve tuttu. Dong ile tensel etkileşimde olmak dahi hoşuna gidiyordu. Rahatlatıyordu onu bir nevi. Onu hiç bırakmak istemiyorum. Parmaklarını, Dong'ın elini üzerinde gezdiriyordu. "İstersen... Anlatma. Yani... Buraya geldik diye geçmişe fazla dalmayalım." Sözlerinin onunda içten bir gülümseme ile Dong'a bakmıştı. Acaba onu gizlice yurda sokabilir miyim? Ama Anyang'ta ne yapacak? Zaten okulun güvenlik görevlisiydi, yatakhane görevlisiydi derken... Zaten istemez ama... Çözüm bulmam lazım. Acaba yurttan ayrılıp eve geri dönsem. Ama Dong'ı eve alamam. Alsam bile ne kadar süre?... Hem burada fazla kalmak istemez. Of. Ne yapacam ben?

    Huzursuzlanarak sandalyesini oturduğu yerde iterek, hatta sandalye ile zıplayarak Dong'ın yanına sokuldu. Ve tabi yine eli Dong'ın elindeydi. "Dongie. Bir daha hiç ayrılmalıyım. Eğer ülkeden falan kaçmayı dahi düşünürsen beni de yanına al." Boşta kalan elinin işaret parmağını ona doğru salladı. "Sakın beni bırakma. Yoksa... Er geç bulurum seni. Bu kez benden kurtulamazsın. Seni sonsuza kadar bırakmam haberin olsun." Yüzüne geniş bir gülümseme oturttu ve yeniden sıcak kahvesine yönelip yudum aldı. Kremaya bayılıyorum.
Kwon Na Sun
Kwon Na Sun
II. Sınıf | Ponpon Kız
II. Sınıf | Ponpon Kız

Mesaj Sayısı : 123
Lakap : Sunnie. Bunny. Na-Na.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Hot Coffee. Empty Geri: Hot Coffee.

Mesaj tarafından Jung Hee Dong Cuma Ekim 19, 2012 7:32 am

Kızın bütün hareketleri bütün söylediklerini zihnine kazıyordu, belki hayat tekrar ona sırtını döner ve onu yalnız bırakırdı. Bu yüzden en sevdiği kişiyi bütün hareketlerini unutmamalıydı. Beni asla bırakma Na Sun. Sigarasından derin bir nefes çekip ciğerlerinde tuttu bir süre. Sonra onları halkalar halinde çıkardı. Sigarı parmakları arasına nazikçe oturttu ve ellerini masaya koydu. Gözleri, onu her içine çektiğinde sakinleştirici güzel kokusuyla içini zehirleyen ve seni öldüren sigarasındaydı. Aşkta öyle değil miydi? Evet. Öyleydi. Ne kadar sana mutluluk ve heyecan getirse de yanında kalbini deşen acıları da veriyordu. Hayat.

Ağzını araladı. Dili dişlerinin uçlarında dolandı. Doğru kelimeleri arıyordu. "Aslında çocukluğu b.." Na Sun'ın yanında çok küfür etmemeliydi, hızlı toparladı. "Çocukluğu kötü geçen biri olarak ailesiz geçirdiğim bunca yıl aslında o kadarda kötü değildi. Alışkındım çünkü." dudaklarıyla sigarasını buluşturdu. Çok şey anlatma. Kızın kafasını ütüleme. Mutlu ve bu güzel günlerine kara bulutlarla gelme. Na Sun'a bakıp çapkınca gülümsedi ve "Gol atamadığım için beni kaleye geçirdiler hep. Bu cüsseyle gayet iyi kaleci oldum." dedi ve kıkırdadı. Sigaranın yarısına gelmişti. Masanın ortasındaki kül tablasına uzandı ve sigarayı söndürdü. Hayatındaki mutsuz günleri de böyle söndürecekti, Na Sun yanında olacaksa.
Jung Hee Dong
Jung Hee Dong
Serbest Meslek
Serbest Meslek

Mesaj Sayısı : 109
Lakap : Bad Boy

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Hot Coffee. Empty Geri: Hot Coffee.

Mesaj tarafından Kwon Na Sun Cuma Ekim 19, 2012 8:23 am


    "Sen kaleci olduğunda bile kötüsündür Dong." Yüzünde kocaman bir sırıtış eşliğinde Dong'a kaçamak bir bakış attı ve kahvesine yumuldu. Muhtemelen bu sözü için ya okkalı bir dayak ya da söz yiyebileceğinden emindi. Hayır. Artık çocuk değillerdi sonuçta. Hoş çocukken bile kavgalarda iri cüsseli eski Na Sun galip gelirdi. Birkaç yudum daha kahve içerken diğer boş sandalyeye adeta fırlatarak attığı çantasından, cep telefonun melodik sesi duyuldu. Gözleri çantasına kilitlenmiş vaziyette kala kalmıştı. Dong'ın da onu izleyen bakışlarını seçebiliyordu. Öksürdü ve kahve bardağını masaya bıraktı. Çantasına ulaşana kadar melodik ses kesildi. Ama ardından mesaj tınısını da duyabilmişti. Ayağa kalkıp boş sandalyeye yöneldi ve içini karıştırmaya başladı. HEMEN BU ŞU TELEFONU! Dudaklarını birbirine bastırdı ve çantanın en altına sıkışmış telefonunu çıkardı. Bir cevapsız arama. Mi Ko. İki yeni mesaj. 'HEMEN OKULA GEL! NEREYE KAYBOLDUN?!' Mi Ko. ... 'Mi Ko çıldırmak üzere, ortadan kaybolmaların artık gözüne batıyor.' Ponie Lin. Dudağının kenarını ısırdı. Tabi ki ortadan kaybolduğunu fark edeceğini biliyordu. Şu son günlerde Mi Ko kendisine cehennem cadısı gibi davranıyordu. Kaşlarını çattı. Kesinlikle Mi Ko'dan nefret ediyordu ve şimdi eski nefreti yeniden ortaya çıkmıştı. Yılın başında Mi Ko'nun kölesi gibiydi.

    Telefonu yeniden çantanın içine tıktı ve ayaklarını sürüyerek oturduğu sandalyeye geri döndü. Okulda daha yeni yeni ellerinin arasına aldığı popülerliği kaybetmek istemiyordu. Bir nevi. Dong yanında değilken Mi Ko'nun cehennem kaçkınlarından biri olmalıydı. Yoksa... Pofff. Her şey ucup giderdi. Dirseğini masaya koydu ve çenesini dayadı. Kahvesinin son birkaç sıcak yudumunu da aldıktan sonra gününün güzel geçeceğini umut ettiği birkaç dakika öncesini düşündü. Tüm enerjimi çekip alıyor. Gerçekten ponpon kız olmak istemiş miydi? Kesinlikle. Peki halen istiyor muydu? Şüpheli. Popülerliğini kaybetmek istemiyor öyle değil mi? Evet... Sanırım. Nasıl kurtulabilirim?... ... Okulu bırakarak. Nefesini hızla dışarı verirken sırtını sandalyeye yasladı. Okulu bırakamazdı kesinlikle. Muhtemelen Mi Ko ona işkence çektirecek, özellikle ponpon kızlardan atmayacaktı ve Yongah gibi yok olmasını ardından da geri çekilmesini sağlayacaktı. Hoş Mi Ko için pek bir değeri yoktu.

    Tüm dikkatini Dong'a vermek istiyordu ama gerçekten içi sıkılıyordu ve bu sıkıntıdan uzaklaşmak istiyordu. Dong'ın yanında bile böyle olacaksam... Hem şu an muhtemelen Dong'ın gözüne de oldukça battım. İç geçirerek Dong'ın koluna sarıldı. "Benimde hayatım pek parlak geçmedi aslında." Dong'a içini dökmek istiyordu ama onu da üzmek istemiyordu kesinlikle. Hayatı bir saçmalıklar zinciri ile sarılmıştı. Boşta kalan eli ile Dong'ın elini tuttu. "Sanırım... Birbirimizden uzakken hayat pek iyi değildi." Her ne kadar saklamaya çalıştığını fark etsede Dong'ı biliyordu. Kesinlikle berbat bir hayat yaşamışlardı. Bunu açık sözlülükle dile getirebilirdi. Ama çocukken olduğu gibi yeniden birliteydiler. Artık hayat pekte kötü görünmüyordu. Sadece küçük ayrıntıları halletmeleri gerekecekti sonra da istedikleri gibi yaşayabilirlerdi. Şimdi Dong'ın yanında elini tutarken okul hayatı pekte gözüne büyük görünmüyordu. Ponpon kızlar, popülerlik, partiler... Hepsi sanki uçup gidiyordu. Bir daha geri dönmemelerini sağlamak istiyorum. Okuldan uzakta... Sadece Dong ile beraber- Vücudunu o kadar hızlı doğrulttu ki neredeyse sandalyede gerisin geriye düşecekti. İŞTE BULDUM! NEDEN DAHA ÖNCE AKLIMA GELMEDİ! YURTTAN AYRILABİLİRİM!.. Ailemin yanına dönmeme hiç gerek yok. Ama... Onlardan para temin etmem gerekecek. Birde Dong'ı ikna etmek. Onun evinde kalabilirim. "OPPA!" O kadar bağırmıştı ki kafenin diğer tarafında ki çift dahi onları fark etmişti. Sesini alçaltarak mahçup bir gülümseme ile Dong'a sokuldu. Sıcak bir kahve kesinlikle zihni açıyor ve enerji veriyor! "Oppa Dongie... Düşünüyorum da... Şimdi... Halen daha pek yakın değiliz. Oysa... Eskiden birlikte dahi uyurduk. Şimdi... ... NEDEN BİRLİKTE YAŞAMIYORUZ!" Ayarlanacak çok şey var. Dong'la yaşabilirdi. Kesinlikle. Ama düşüncesini dile getirdikten bir süre sonra kafasına büyük bir soru işareti kalmıştı. "Dong... Sen nerede yaşıyorsun? Yani ev falan. Evin var değil mi? Sokakta falan kalmıyorsun! Eğer kalıyorsan! TANRIM! Seni yurda gizlice sokabilirim sanırım. Oda arkadaşım yok... Ama kontroller. Okulda olmaz ki. Okuldan uzak olmak istiyorum... Dongie!... ..." Başını ellerinin arasına aldı ve masaya dayandı. "Aslında ev tutabiliriz. Evet." Reo ve Zeo aracılığı ile babamdan para alabilirim. Hem ikisi de Dong'ı tanıyor. Neredeyse yaşıt gibiler. Ama... Aslında onların Dong'ı bilmesine gerekte yok. Yurttan ayrılmak istediğimi, annemler ile de yaşamak istemediğimi söylerim. Kesinlikle beni anlarlar. Sonuç olarak onlarda kendi evlerini tuttular. Lisede dahi kendi evleri vardı. Benim neden olmasın?... Hem Reo ve Zeo oldukça rahat kafalardan abiler. Fazla sık boğazda etmezler. Sonuç olarak. Evet. Oldu bu iş. Kesinlikle böyle yapmalı.Dong'ı da yanıma alırım. Evi olması dahi umurumda olmaz ama... Sanırım sokakta kaldı onca zaman. TANRIM!

Kwon Na Sun
Kwon Na Sun
II. Sınıf | Ponpon Kız
II. Sınıf | Ponpon Kız

Mesaj Sayısı : 123
Lakap : Sunnie. Bunny. Na-Na.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Hot Coffee. Empty Geri: Hot Coffee.

Mesaj tarafından Jung Hee Dong C.tesi Ekim 20, 2012 3:02 am

TIK! -Size dinlemeniz için güzel müzikler bile veriyorum.- İpek sen yazarken dinlemiyorsun ama olsun. Razz

Sun'ın yaptığı her şeyi izliyordu. Kızın telefonu eline aldığında kırışan alnı ve kasılan dudakları... Bu durumu hoşuna gitmemişti Dong'ın. Onu huzursuzlaştıran bir şey var. Gözlerini kısıp, kızı sanki hatası bulmaya çalıştığı bir düşmanı gibi dikkatle izliyordu. Farklı olan tek şey Na Sun düşmanı değil, sevdiği.. yani sevdiği bir arkadaşıydı. Evet, öyle. Kız onun koluna sarılıp kendisininde hayatının pek parlak geçmediğini söylediğinde kaşlarını çattı. Ben yanında olsaydım daha mutlu olacaktı. Alt dudağına dişleriyle eziyet vermeye, kemirmeye başladı. Kızı dinliyordu. Kolundaki başa baktı, ona sarılsa bir daha asla onu bırakmayacağını söyle her şey daha güzel olurdu değil mi? Ama hayatın diğer gerçekleri... Gözlerini devirdi Dong. Fazla karamsarım. Kız birden OPPA diye bağırınca balığın gözleri gibi açılan gözleriyle kıza döndü. Korkmuştu. Bir yerine bir şey oldu düşüncesiyle kızın yüzüne dikkatlice bakmaya başladı. Kız sevimlice gülümseyince ve Dong'a sokulunca Dong derin bir nefes çekti. Kalbi delice atıyordu. Beni öldüreceksin Na Sun.

Sun ona aynı evde kalmayı teklif ediyordu. Yüzünü buruşturdu. Daha önce de tam olarak olmasa da aynı evde hatta aynı yatakta kaldıkları da olmuştu. Ama çocuktunuz. "Hatırlattığın için teşekkürler." diye mırıldandı iç sesine. Evet. Eskiden -çoook eskiden- aynı yatakta bile yatmışlardı belki şimdi de aynı evde kalabilirlerdi. Ama.. İşte 'AMA'lar çoktu Dong'ın boktan hayatında. Parası yoktu -ki daha evinin su faturasını ödememişti-, şuan ki evi çok bok ötesiydi. Eski ve pisti. Kendisi bile zor kalıyordu orada. Garsonluktan da kavuldum. Geriye kaldı iki işim. Yeniden üçüncü bir iş bulmalıyım. Bilemiyordu. Eğer Sun'a evet derse -veya onu ima bile etse- Sun, Dong'ın öne sürdüğü olumsuz bahaneleri hiçe sayacak ve hatta o taşınmak için türlü yollara başvuracaktı. Hayır derse Sun onu istemediğini düşünecek ve mutsuz olacaktı. Seçim benim. Hadi Jung Hee Dong!Doğru karar dilinin ucunda. Alt dudağını resmen ağzının içine sokacak şekilde ısırdı. "Tamam." dedi derin bir nefes boşaltarak. Sigara yakmalıydı hemen. İşaret parmağını Na Sun'a doğru sallarken "Ama hemen değil, biraz beklemen lazım." dedi, para toplaması gerekiyordu. Kendisi için ev sorun değildi ama kokoş insanların içinde yaşayıp onların yaşama şekillerini benimsemiş ve rahata alışmış bir kız için daha güzel bir daire bulmalıydı ve bunun için para gerekiyordu.
Jung Hee Dong
Jung Hee Dong
Serbest Meslek
Serbest Meslek

Mesaj Sayısı : 109
Lakap : Bad Boy

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Hot Coffee. Empty Geri: Hot Coffee.

Mesaj tarafından Kwon Na Sun C.tesi Ekim 20, 2012 3:28 am


    Ellerini hızla birkaç kez çırptı ve heyecanın etkisi ile salladı. Hatta bundan dolayı neredeyse parmaklarından birini Dong'ın gözüne sokmaktan son dakika da sıyrılmıştı. Tabi bu enerji ile de hızla düşünmeye bir taraftanda Dong'a laf yetiştirmeye çalışıyordu. Reo ve Zeo'u hemen aramam lazım! Dong'ın kabul ettiğine inanamıyorum! Beklememize hiç gerek yok! Yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. "Dongie! Hiç beklemimeze gerek yok! Neden bekliyoruz ki?! Şimdiden okula hem yakın hem uzak bir ev bulmalı. Tabi birde senin işlerin için yakın olacak bir yer." Üzerinde ki heyecan ile Dong'ın üzerine adeta atladı ve sıkıca sarılırken, yanağını şapıt şupurt birkaç kez öptü. Kesinlikle deli gibi görünüyordu ama bu mutluluk ve heyecan ile umurunda dahi değildi. Kolları ile Dong'ın boyununu sıkmaya devam ederken hayallerinde mükemmel evi oluşturmaya çalışıyor. "Küçük bir kedi de alabiliriz. Hatta köpek. Sonra bitkilerim olur benim. Onlara bakarım." Şöyle terası olan bir ev aslında iyi olurdu. Modern bir evde olabilir... Ya da eski. Okulada yakın olur. Mi Ko'nun kıskacı altından da bir nevi kurtulurum. Çok mutluyum!

    Adeta kaola gibi Dong'ın vücuduna yapışmıştı. Bir süre sonra Dong'ın da ona sarıldığını küçük çaplı dahi olsa da hissetmişti. Kaç dakika Dong'a öylece sarıldığını hesaplayamadı zaten o kadar süre ayakta durmaktan kaynaklanan sızıyı bacağında fark ettiğinde geri çekilme gereksinimi duydu ama halen enerjisi yerli yerindeydi. Oturdu ama vücudunu halen hareket ediyordu. Ayaklarını yere vuruyor ve ellerini çırpıyordu. Garsonun keskin bakışlarını fark ettiğinde eli ile azğını kapattı ve hafifçe kıkırdayıp normale dönmeye çalıştı. "Oppa Dong. Yılbaşından önce taşınırız değil mi? Birlikte evimizde kutlarız. Çok güzel olacak." Ellerini yanaklarına koydu ve hayaller alemine bir kez daha daldı. Dong'la beraber küçük bir mutfakta yemek yapıyordu. Ama hayalinin üzerini çizdi. Dong'a daha uygun hayaller düşünmeliydi. Mesela... Apartma dairesi istiyordu. Zaten ailesi ile beraber geniş bir evde yaşamıştı. Küçük bir daire olabilirdi ama her şekilde apartmanın arkasında veya yakının bir yerde kullanılmayan bir olabilirdi. Orayı da alabilirlerdi. Hatta sütdyo gibi kullanırlardı. Evlerinden daha farklı bir ortam. Hatta arkadaşlarını davet edip birlikte oturdukları... Ya da bitkilerinin olduğu. Uzun süredir bitkiler ile ilgilenmemişti. Yeniden çiçek bakmaya başlayabilirdi. Hatta kendi bahçesini bile yapabilirdi. Ellerini bir kez daha çırptı ve hızla çantasına yönelip içinden küçük bir not defteri çıkarıp aklında ki planlarını karalamaya başladı. Ailesinin kurallarının olmadığı, kendine ait Dong ile beraber yaşayabileceği bir eve sahip olacaktı. Her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünecekti. "Dongie... Kesinlikle mükemmel olacak."

    RP TAMAMLANMIŞTIR.


Kwon Na Sun
Kwon Na Sun
II. Sınıf | Ponpon Kız
II. Sınıf | Ponpon Kız

Mesaj Sayısı : 123
Lakap : Sunnie. Bunny. Na-Na.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz