[Retro Party] shake it!

tarafından **Chae Rim** Cuma Eyl. 21, 2012 1:35 pm

Loş koridoru geçmekti şu an tek amacı. Zaten tüm yol boyunca insanların garip bakışlarına maruz kalmamak için arka sokaklardan gelmişti... Böyle bir partiye ne diye giderdi onu hiç anlamıyordu zaten. Yaklaşık kırk dakikadır paten sürmenin getirdiği yorgunluk, bacak kaslarını iyice ortaya çıkarıyordu. Morg kapısı gibi bir kapıyı aralayıp içeriye girdiğinde pek fazla kişinin olmamasından faydalanarak hızlı bir şekilde kenardaki tezgahın üstüne oturup arka tarafına geçti. Yere oturur oturmaz ilk yaptığı iş patenlerinin bacıklarını çözmek olmuştu. Hemen hemen her rengi üstünde barındıran şeyleri ayağından çıkarırken bacaklarında hissettiği ağzının haddi hesabı yoktu. Üstelik saçları çok kabarmıştı. Tuvalete gitmesi gerekiyordu. İşemem lazım. Aklındaki cümleyi onaylayıp topuklu ayakkabılarını aldı torbanın içinden. Mat siyah üzerine rugan desenleri olan ayakkabıyı ayaklarına geçirdiğinde yerden destek alarak kalkmaya çalıştı. Burnunun üstünden kayan gözlüğünü düzeltip ellerini yüzüne doğru salladı. Serinlemeye çalışıyordu. Kirli gümüş rengindeki halka küpeleri, yine aynı renkte olan damla cam dedikleri gözlüğü, afro saçı ve saçına bağladığı vazgeçilmez şeylerinden birisi olan kırmızı bandanasını düzeltti. İnsan içine çıkmadan önce patenlerini torbaya koyup, torbayı ise tezgahın altındaki boşluğun en köşesine koydu. Çalınmamasını umarken tekrar öbür tarafa geçti. "Acilen tuvalete gitmem gerekiyor. Ouv... Altıma işeyebilirim!" Kendi kendine konuşurken kimseye görünmemeye çalışıyordu. Gerçi onu birisi görse tanıyamazdı ya...

Tuvaletin kapısını açtığı gibi koşar adım kabinlerin birisine girdi. Topuklu ayakkabısının çıkardığı tok ses hoşuna gidiyordu. Yüksek bel olan şortunu çıkarmak için parmakları düğmelerine gitti. Cidden... O kadar dardı ki şortu, çıkarana veya giyene kadar ömründen ömür gidiyordu resmen. Yine de vücudunun hiçbir yerinde taşma, sarkma, pörtleme gibi bir durum yaratmıyordu. Sadece biraz rahatsız ediyordu. Klozete oturduğu an, kırk dakikadır tuttuğu tuvaletini bırakması bir oldu. Ürperme hissiyle gelen mutluluk halini şu an çikolata komasına girse bulamazdı. "Dünya varmış lan." Bacaklarına koyduğu dirseklerini kaldırıp parmaklarıyla üstündeki sütyenimsi şeyi düzeltti. Evet. Süper mini, yüksek bel bir şort, üstüne ise siyah, sütyene benzer bir şey giymişti. Her iki askısında krom gibi duran silindir vardı. Sol baş, işaret ve orta parmağına o silindirlere benzer yüzükler takmıştı. Zaten kıvırcık olan saçlarını iyice afro yapıp kırmızı renk bandanayı kulaklarının arkasından alarak kurdele yapmıştı. Haddinden fazla seks durduğunun farkındaydı. Sırf bu yüzden gümüşi pullarla süslenmiş incecik bir ceket almıştı üstüne. Kollarını dirseklerine kadar sıyırıyordu. Kırmızı ojelerine baktı. Şortunu çekmek için tüm gücünü parmaklarında toplamıştı. "Korse giysem bu kadar olurdu yani!" Şorttaki sekiz tane düğmeyi ilikleyip sifonu çekti. Rahatlamanın getirdiği rahatlıkla daha rahat yürüyordu artık ayakkabılarıyla. Fazla abartı olmayan göz makyajını düzeltti ellerini yıkadıktan sonra. Aklına takılan soruyla birlikte aynada kendisine baktı. "Icon ile bu kadar vakit geçiriyorum... Beni bu halde görse nasıl tepki verir ki? Gerçi tüm gece boyunca onun yanında takılmayı planlıyorum ya... Aish... Neden böyle şeyler düşünüp duruyorum ki?"

Yüksek dolgu topuk ayakkabılarının üstünde rahatlıkla yürürken Tae Jeon'un hala bir şeyleri ayarlıyor olmasına şaşırıyordu. Her şey yeterince mükemmeldi zaten. Daha ne yapabilirdi ki? Tuvalete girmeden öncekiyle şimdiki arasında belirgin bir şekilde oluşan kalabalığın arasına daldı. Ne kadar kendisine itiraf edemese de gözlerinin Icon'ı aradığı açık bir şeydi. Onu DJ standında görünce adımlarını hızlandırarak yanına doğru ilerledi. Cidden... İlk defa yakışıklı mı olmuştu bu çocuk? Hayır hayır hayır hayır... Eui Kon ve yakışıklı olmak? Asla! Yine de arka arkaya altı defa süzmüştü çocuğu. Yanına geldiğinde onun omzuna dokundu belli belirsiz. "Hyung! HYUNG! Bakıyorum da yine DJ'imiz sen olmuşsun?" Sesi duyulsun diye biraz bağırarak konuşmuştu. Bu çocuğun seçtiği şarkılara hayrandı. Ayrıca ses tonuna. Özellikle ses tonuna... Hayatında duyduğu en karizmatik şeydi. Cidden... O kadar kalındı ki sesi! Rim'in içinin yağlarını eritiyordu tam anlamıyla. Sol elini masaya koyup boş gözlerini onun parmaklarına çevirdi. Bir şeyler ayarlıyordu fakat eline ayağına dolanmak istemiyordu. O kadar saftı ki şu an, onun kendisini süzdüğünü bile fark etmemişti.

tarafından **Jo Eui Kon** Cuma Eyl. 21, 2012 3:10 pm

Icon' un giyinimi için tıklayınız.
Tae Jeon' un kendisinden DJ olmasını istemesi üzerine yine kendini beğenmiş havalarına bürünerek " Yapacak bir şey yok, benim gibi epik DJ bulunmaz zaten." diyerek işi kabul etmişti. Herkesten çok daha önce gelmişti diskoya. Daha etrafta kimse yokken çantasına yüklediği plakları şimdi tek tek çıkarıyordu pick-up' ın yanına doğru. Birçok sağlam şarkı seçmişti çalmak için. Özellikle konu retro tarzı olduğunda bildiği o kadar fazla şarkı vardı ki... Tüm gecede nostaljinin ağzına edecekti gerçek anlamda. Diğerlerinin aksine ispanyol paça pantolon ve gömlek tarzı şeyler giymemişti. Retro denince onun aklına gelen tek şey 80' lerin rockerları geldiği için disko ortamından fazla uzak tutmuştu kendisini. Kot ceket, siyah tişört ve deri pantolon giymişti şimdi. Ayağındaki deri botlarla da pişmediği söylenemezdi hani. Ayak ucuna koydurduğu vantilatör sayesinde vücudunun sıcaklık dengesini koruyabiliyordu tanrıya şükür. Toplarının bu deri pantolon içerisinde haşlandığını söyleyebilirdi. Yine de ispanyol paça pantolon giymeye tercih ederdi bunu. Plaklarını çıkarması bittiğinde başındaki taşlı taç şeklindeki tokasını düzeltti. Yine bile çıkarmamıştı başından tokasını. O toka ile birleşmişti artık tüm vücudu. Yatarken bile çıkarmıyordu resmen. Gözündeki gözlüklerini düzeltti ardından. Ortama uysun diye wayfarer çerçevelerinden almıştı. Etrafına bakındı hızla. Gözleri arıyordu yanında bulunmayan kızı. O kadar alışmıştı ki etrafında olmasına, bir saniye bile ortadan kaybolsa onu arıyordu her yerde. Yine de sesini çıkarmadan önce tekrar göz attı etrafa. Etraftaki kalabalığın arasında onu bulmak için kısmıştı gözlerini. Neredeyse o kadar doluydu ki salon, plaklarından birisini düşürse bulamazdı. Tüm okul kendisini buraya mı atmıştı? Yanında bağıran kızı farkettiğinde tüyleri diken diken olmuştu. Her ne kadar onu bir saniye öncesine kadar arıyor olmasına rağmen kızın sesini duyduğunda ağzına çakmamak için zor tutmuştu kendisini. " Aisshh..." diye mırıldandı gözlerini kapatırken. Bu kızın bu huyu Icon' u çileden çıkarıyordu resmen. Daha kıza bakmamıştı bile arkasını dönerken. " OPPA DİYECEKS-" Gözünü açma zahmetinde bulunmuştu. Kızı fazlasıyla seksi bulmuştu o an. Hatta öyle ki ağzının açılmasını durdurmak için tacını düzeltmeyi bahane ederek arkasını döndü. İncecik beli, uzun ince bacakları ve yüzü o kadar sevimli gelmişti ki, yine saçma sapan bahaneler uydurmak zorunda kalmıştı. " Hiç fena değil. Nasıl olur ki? En son çok çirkindin sen." Yine gereksiz şeyler söylemişti bu kıza karşı. İstemeden de olsa kötü davranıyordu. " Neyse, ayağımın altından çekil, şu plağı da uzat. " Kızın ne cevap vereceğini beklemeden hemen bir istekte daha bulunmuştu. " Şimdi de ikimize içecek bir şeyler getir." Emirlerini yağdırmaya başlamıştı bile. İşi başından aşkın olmasına rağmen kızın görüntüsünü aklından silmeye çalışıyordu. Neden bu tarz şeyler hep onu buluyordu ki? Üstelik sesi gereğinden fazla kalın olduğu için o müziğin arasında bile duyulabiliyordu. Başındaki tacını düzeltti kulaklığı kulağına tutarken.

tarafından **Chae Rim** Cuma Eyl. 21, 2012 4:48 pm

Gözleriyle onun parmaklarını izlerken sitemine aldırış etmemişti. Yine ona "oppa" demesini isteyecekti -ki oppa kelimesini sevmiyordu. Sanki oppa diyince birisine yavşıyormuş gibi hissediyordu kendisini. Oysa Icon'a hiçbir şekilde yavşamıyordu. Yoksa yavşıyor muydu? Oppa? Oppa... Oppaa~! Kendi içinde ses denemesi yaparken kendisine ulaşan iltifat karşısında ne diyeceğini bilemedi bir an. Eui Kon genelde kendisini yerden yere vurduğu için afallıyordu şimdi. Neden böyle bir şey dedi? Neden? HİEA! Bir anda dudaklarında hissettiği kuruluk, ellerini basan terden dolayı elini kolunu göğüs hizasında bağlayıp ne yapacağını bilemez halde ona baktı. Kulaklarına ulaşan söz ile birlikte hızlı bir şekilde etrafında arandı plağı. Tam eline almıştı ki içecek bir şeyler getirmesini emredince duraksadı. Derince nefesini verip baktı ona dik dik. "YA! BEN SENİN HİZMETÇİN DEĞİLİM. Aish..." Plağı onun eline sıkıştırıp arkasını döndü.

Adımları merdivenleri oradan ise bar kısmını takip ediyordu. Şortunun arkası o kadar kısaydı ki yürürken bile rahatsızlık duyuyordu. Yine de giyiyordu ama. Bara doğru yaklaşınca gördüğü kabarık saçlı kızın boynuna atladı. "Yeheee! Seni burada bula- Oops..." Kendisine bakan kızı görünce iki metre geriye sıçradı. "Ya! Senin Min Ri olman gerekiyordu! Aish..." Yüzünü ekşiterek kıza baktıktan sonra kıvırcık saçlarını savurup öbür tarafa doğru ilerledi. "Gerzek. Huh. Hem Min Ri değil hem de boynuna atlamama izin veriyor." Bütün suç kendisinde olmasına rağmen böyle bir tavır takınmıştı. Omuz silkti. "Ben iki tane bira istiyorum." Bira mı? Birayı ne yapacaksın Rim? Ağzını mı çalkalayacaksın? Meh... Her neyse. Zıkkım içsin. Omuz üstünden DJlerine baktı. "Öküz." Kocaman bira bardaklarının kulplarından kavrayıp dans pistinin arasına daldı. "Bir saniye. Afedersi- OHA BE! ÖNÜNE BAKSANA!" Neredeyse birayı döküyordu üstüne. Üç tane abiyle birlikte yaşamanın getirdiği özgüven ve ağzı bozuklukla dilediğini yapıyordu. Eğer ona bir şey diyen olursa otomatik olarak abilerine yönlendiriyordu çünkü. Etrafındaki insanlara söverken çoktan yavşayıp yaşmadığını bilmediği çocuğun yanına gelmişti. "Al sana içecek bir şeyler." Biraları arkada plakların olduğu yerin köşesine koyup kollarını salladı aşağıya doğru. "Ağırmış ya."

tarafından **Jo Eui Kon** C.tesi Eyl. 22, 2012 9:28 am

Onun söylene söylene gidişini izlemişti kendisi de söylenerek. " Hem geliyor hem de iş yapmaktan çekiniyor. Bu tembel kız... Aish..." Başını sağa sola salladı bir ahjumma gibi söylenirken. Onun ses tonundaki birisine göre fazla garip kaçıyordu bu sözler. Özellikle vurgulaması tam bir ahjumma gibi olunca ortaya garip bir karışım çıkıyordu. Elindeki plaklardan "Copacabana" yazanı seçti ve diğerlerini aşağıdaki bölmeye koyarak plağı çalmaya başladı. Bir zamanlar kulüplerdeki en favori şarkı Copacabana olduğu için bunu seçmişti. Hoş ya, buradaki ergen zihniyetlerden böyle bir şarkıyı anlamalarını veya bilmelerini beklemiyordu. Sonuçta onlar için Kesha bile çalsa aynı mantıkta olacaktı, içki yanına giden gürültü. "Copaağğ Copacabaanağğ~" diye kalçalarını sallarken kimsenin onun belden aşağısını görmediğinden emindi. Sonuçta DJ kabini oldukça yüksek ve kapalıydı. Burada tüm rezilliğini yapmaktan çekinmiyordu hiçte. Kızın kalabalığı yarıp gelişini izledi merakla. Neden böyle saçma bir şekilde geldiğine anlam veremiyordu. İnsanları parçalarcasına geçmesi gerekmezdi. Yanına geldiğinde içecek bir şeyler dediği şeylerin bira olduğunu gördüğünde gözlerini kıstı ve kızı iğnelercesine baktı. Bira mı? Bira sesini neredeyse yerden yere vururdu. Buna rağmen nankörlük yapmak istemediği için plakların yanına koyduğu bira bardağını alarak yavaşça bir yudum aldı. " Eğer ses tellerim zarar görürse senin yüzünden! " diye söyleniyordu içerken bile. Biradan nefret ediyor olmasına rağmen içmeye devam ediyordu. Alkollü olan herşeyi içebileceğinin farkındaydı an itibariyle. Kızı süzdü keskin bakışlarla. " Eee? Çalmamı istediğin bir şey var mı güzelim? " diye konuşmaya başladı 70' lerin erkekleri gibi sözleri vurgulayarak. Üstelik hovardalığa çıkmış bir adam gibi gülerek kaşlarını kaldırmıştı. Kesinlikle rol kesme konusunda başarılıydı.

tarafından **Chae Rim** C.tesi Eyl. 22, 2012 11:23 am

Beyninin içine içine işleyen müziğe rağmen rahatsız olmuyordu. Çok iyi bir içici olmamasına rağmen sık aralıklarla birasını yudumluyordu. Burada ne işi olduğunu da bilmiyordu ya... Yani neden Icon'ın yanındaydı? Boş ver! Eğlencene bak! DJ yanında olmak için kıçını yırtan insanlar vardır. HAH! Kendi kendine egosunu tatmin ediyordu şimdi. Onun çemkirmelerine aldırmamaya çalışıyordu. Alışmıştı zaten fakat bir anda duyduğu kelimelerle birlikte gözleri kocaman açılmıştı. Kendisine "güzelim" mi demişti yoksa yanlış mı duymuştu? Meraklı bakışlarını ona doğru çevirdi. Attığı bakışlar karşısında sıcak basmıştı açıkçası. Zaten ses tonu yeterince etkileyiciydi, şimdi, şu an haddinden fazla çekici olmuştu. Yönelttiği soru üzerine düşünmeye başladı. Ne söyleyebilirdi ki? "Bilemiyorum..." Sol parmağında takılı olan yüzükleri çevirmeye başladı. Bir şeyler düşünüyorken kesinlikle eli boş durmuyordu. Ya kalem çeviriyor, ya saçıyla oynuyor ya da buna benzer bir sürü şey yapıyordu. Alt dudağını ısırdı. Gözlüğünü düzelttikten sonra birasından kocaman yudum aldı. "Öeh." Başını kaldırarak baktı çocuğun yüzüne. "Övünmek gibi olmasın çok fazla şarkı bilirim. Mesela Diana Ross'dan Upside Down olabilir. Cyndi Lauper'dan Girls Just Wanna Have Fun olur. Bruce Springsteen Dancing In The Dark, Bonnie Tyler I Need a Hero..." Şarkıları tek tek sayarken bir yandan da açık olan parmaklarını kapatıyordu avucunun içine doğru. Duraksadı belli bir süre. "Oha! Nasıl unuturum?! Michael Jackson Beat It! Sonra Thriller! Billie Jean! Queen var sonra! I WANT TO BREAK FREE!" Şarkı adını, melodisine uygun olarak söylemişti. O şarkı ne zaman aklına gelse Freddie Mercury'nin ses tonu beyninde yankılanırdı. "Daha bir şeyler gelmiyor. Yani düşünmem lazım. PAT DİYE SORULUR MU CANIM?! AAA." Başka şarkı aklına gelmediği için suçu onun üstüne atmaya çalışmıştı. Kafasını kaşıdı yavaşça. Saçlarını kuaförde yaptırmadığı için bozulmamıştı. Zaten doğal bir saç nasıl bozulabilirdi ki? Aksine, her hareketinde veya saçlarını sallayışında daha da kabarıyordu. "Son olarak, Weather Girls It's Raining Men. It's raining men! Halelujah, it's raining men!" Şarkının bir kısmını söyledikten sonra kocaman sırıttı.

tarafından **Jo Eui Kon** C.tesi Eyl. 22, 2012 1:47 pm

Kızın fazla hızlı konuşmasından dolayı neredeyse sözlerinin yüzde doksanını anlamamıştı. Özellikle onun ingilizce aksanından dolayı o kadar karışmıştı ki cümleler, çoğunu korece anlamıştı. Birasından yudum aldı tekrardan. Onun yanında havalı çocuğu oynamaya çalışıyordu. Kıza bakarak seksi bir bakış attı kaşlarını kaldırarak. Ardından onun yanağından makas alarak elini plaklara götürdü. En azından " Beat It " kısmını anlamıştı onun sözlerinden. Plaklardan Michael Jackson' a ait olanları bulup birisini çıkardı ve önünde duran pick- up' a takarak ekolayzer ile biraz oynayarak bıraktı. " İstediğini çalıyorum bebek. " Tam anlamıyla 80' lerin rock şarkıcıları gibi davranıyordu. Filmlerde gördüklerini uyguluyordu kızın üstünde. Saçmalıyorsun Icon efendi diyordu içinden. Buna rağmen kafasındaki tacı düzelterek yanında duran birayı hızla kafasına dikti ve etrafına bakındı. Herkes Michael Jackson severdi, tüm okul Beat It dans etmeyi de bilirdi. Michael Jackson trafiği yapacağından emindi. Thriller, ardından Smooth Criminal gibi şarkıları çalacaktı. Aklında bir liste yapmıştı bile şimdi. Bir şekilde hepsini çalmaya çalışacaktı. Sabaha kadar vakitleri vardı sonuçta. Yanındaki kıza baktı. Dudaklarını bükerek arkasına baktı ardından. Dans edip edemeyeceğini düşünüyordu bu alanda. Yeterince geniş bir DJ kabininde durduğunu fark ettiğinde yavaşça hareket etmeye başladı. " They told him don't you ever come around here , don't wanna see your face, you better disappear~" Beat It ile moonwalk yapan bir adamdı işte. Michael Jackson' ın her şarkısında moonwalk yapabilirdi gerçi. Tam anlamıyla MJ hareketleri yaptığı söylenebilirdi. Kız MJ seviyorsa ona MJ verecekti, hem de sabaha kadar. If you know what i mean...

tarafından **Chae Rim** Salı Eyl. 25, 2012 2:53 am

Arka cebinde hissettiği titreşimle birlikte elini cep telefonuna götürdü. Siyah telefonu eline aldığında ekran kilidi olarak uzunca şifre girdi. ijustwannaknowyourname Açılan ekranın arka planına göz gezdirdi. Bir kaç mesaj daha gelmişti. Kísa yoldan mesajlarına girince ISEEYOU mesajıyla birlikte heyecanla açtı. Tabii bu heyecanı geçen saniyeyle birlikte kayboldu. Kendisi ve Eui Kon ile ilgiliydi... Biraz önce yanağından aldığı makası ne ara görmüştü bu kız? Jimin'e bakındı. O da ortalıkta yoktu. Başından aşağıya kaynar sular dökülmüş gibi hissediyordu. Gerçekten Eui Kon ile uzaktan sevgili gibi mi görünüyordu? Birkaç adım uzaklaştı ondan. Tam da çalan Beat It şarkısıyla delicesine dans etmek isterken şu an garip bakışlarını etrafta gezdiriyordu. Üstelik herkesin şarkıya eşlik etmesi moralini bozuyordu. Ben de eğlenmek istiyorum! Saksı mıyım ben?! Kafana sıçayım Gwishin! Sinirli bir şekilde telefonunu masaya koyup birasını dikti tepesine. Büyük yudumlarla yarıya kadar içmişti. Birayı çok sevmesine rağmen bir anda içince midesini bulandırmıyor değildi. Cidden... Onunla sevgili gibi mi görünüyorum? Ama ben onu sevmiyorum ki... Hayatımda hiç sevgilim olmadı gerçi; onu sevip sevmediğimi nasıl bileceğim ki? Bu sorusuna cevap bulabilmek için yanındaki DJ'e baktı. Onun o kalın sesiyle şarkı söyleyip moonwalk yapışını izliyordu. Fazla mı karizmatik? Hayır hayır. Chae Rim! Kendine gel! Kendi kendine kızmasına rağmen gözlerini ondan alamıyordu. Üstelik gülümsemeye başlamıştı. "Berbat dans ediyorsun." Gwishin'in mesajını unutmaya çalışarak eğlencesine bakmaya başladı. Kendisi de ortama ayak uydurup dans etmek için havaya girdi. Okulun en iyisi değildi ancak dans konusunda iyiydi. Taklit yeteneği fazlaydı bir kere. Hareketleri aklında tutabiliyordu. Karga sesiyle şarkıyı söylemek istemiyordu. Sadece dans etmişti. Soluk soluğa kalmıştı. Topukluyla dans etmeyi pek becetemiyordu; yani ediyordu ama çok epik olamıyordu. Birasını içmek icin hamlede bulununca telefonunu görmesiyle birlikte dişlerini sıktı. "Orospu. Kendini beğenmiş bok çuvalı." Bir anda Eui Kon'un kendisini duyduğunu fark edince başını eğdi utanarak. Yani sık küfreden birisi olmasına rağmen onun yanında gereksiz yere utanma krizlerine giriyordu. Neden böyle şeyler hissediyordu ki şimdi? Psikolojik bunlar Rim. Aslında onu sevmiyorsun. Sadece Gwishin'in mesajından sonra böyle hissetmeye başladın. Ne zamandan beri kendisine yalan söyler olmuştu? Radyoda sürekli olarak onun sesini duyunca kalp krizi geçirme seviyesine gelip, fangirllükten çıldıran kendisi değil miydi? Eui Kon'un sesine aşıktı ve bunu bütün okul biliyordu. Yalnızca onun bilip bilmediğini kestiremiyordu. Yanaklarıní şişirerek nefesini bıraktı. "Niye bana böyle davranıyorsun?" Bir anda ağzından fırlayan cümleyle birlikte eliyle ağzını kapattı. "Afedersin!" Direkt olarak onun gözlerine baktı. Afallamıştı. Eblek.bir surata sahipti şu an. "Bir sey ister misin? Yapmamı istediğin bir şey var mı yani?" Söylediklerini toparlamaya çalışarak başını iki yana salladı. Sıçıp sıvadın Rim.

telefondan yazınca bu kadar oldu...

[Retro Party] shake it!

[Retro Party] shake it!

Geri: [Retro Party] shake it!

Geri: [Retro Party] shake it!

Geri: [Retro Party] shake it!

Geri: [Retro Party] shake it!

Geri: [Retro Party] shake it!

Geri: [Retro Party] shake it!