IMAGINE
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

[#MinHee's Home] Time Machine

Aşağa gitmek

[#MinHee's Home] Time Machine Empty [#MinHee's Home] Time Machine

Mesaj tarafından Kim Min Hee Paz Ara. 23, 2012 6:45 am

Time Machine.


~ One Shot ~

Kar güneşin sıcaklığıyla yavaşça eriyordu. Oluşan minik sular gökyüzüne ait olduğu yere sevinçle buğarlaşıyor, güneş gülümseyerek yer yüzünü canlandırıyordu. İnsanlarda ilk baharın gelişiyle canlanıyor ve neşeleniyordu, biri hariç; Min Hee. Ne kadar güneş çıksın, ne kadar ölümü hatırlatan beyaz kar kalksın Min Hee'in içindeki karartıyı gideremiceklerdi. Küçüklüğünden beri hayata olan savaşı bitmemişti, güçlü biri değildi sadece öyle olmaya çalışıyordu. Hayat veya Tanrı hep onunla oynuyordu ve canını acıtıyordu. Bu yüzden ne hayatı ne de Tanrıyı severdi. Mutlu bir aile hayatı yaşamak istemiş, ailesi ölmüştü. Yetimhane de sevilmek, oraya uyum sağlamak istemiş ama istismar ve işkence edilmişti. Oradan kurtulmak iyi bir ailenin yanında huzur bulmak istemiş, psikopat bir aile tarafından evlat edinilmiş ve Amerika'da götürülmüştü. Orada onu çok seven biriyle duygusal ilişki yaşamaya başlamış ve sevgilisiyle o ailenin elinden kaçıp Fransa'ya gitmişlerdi ama orada da para Min Hee'i alt etmiş ve erkeklere satılmıştı. Hiçbir zaman isteği gerçeklememiş biriydi Min Hee. Bu yüzden artık hayattan bir şey istemeye korkuyordu. Oradan da kaçınca Kuzey Kore yerine -Kuzey Koreliydi- güneye gelmişti. Burada minik taş bir daire tutmuş ve yaşamına devam etmeye çalışıyordu. Aslında sadece bir isteği vardı; kız çocuğa sahip olmak ama onu istemeye de korkuyordu ve hak etmediğini düşünüyordu. Hem zaten daha aşık olduğu ya da birlikte olduğu biri de yoktu. Yalnızdı. Her zaman olduğu gibi. Tanrı bile bırakmıştı onu. Denek olarak kullanıyor beni, kendi ayaklarım üzerinde durup duramayacağımı ölçmeye çalışıyor.

Gözlerini devirdi, elindeki kahve bitmişti ve soğumuş bardak öylece ona bakıyordu. Pencerenin önündeki minik koltuğundan kalktı ve çıplak ayaklarını parkeye sürterek taşlarla döşenmiş mıutfağa ilerledi. Bu daireyi seviyordu, her yeri taştı ve mobilyaları eskitmeydi. Su ısıtıcısı yoktu -alt komuşunun ona eski buzdolabı ve evi satın alırken mutfaktaki küçük ocak dışında elektronik ev eşyaları yoktu-. Ocağın üzerindeki minik demliği musluğun altına getirdi. Yarısına kadar su doldurup dimliği ağzına dayadı ve biraz susuzluğunu giderdi sonra tekrar ocağın üzerine koydu. Onu kaynamaya bırakırken daha dün köşedeki marketten aldığı ve şimdi bitmeye başlayan kahveyi biraz daha boşalttı büyük bardağına. Şeker koyacaktı fakat vazgeçti. Bardağı da orada bıraktı ve odasına ilerledi. Her mevsim bu taş daire serin olurdu, kışın kat kat giyinip dolanırdı. Kendisini uyuşmnuş bir moron gibi hissediyordu, komidinin üzerindeki eski telefonunu aldı. Ne bir arama, ne bir mesaj. Ekranda sadece minik bir bebek resmi vardı o kadar. Dudakları arasından 'of' sesini andıran bir nefes çıktı. Telefonu oraya bıraktı ve dolabına yöneldi. Çok birşeyi yoktu zaten, bütün mevsimlik kıyafetleri bile bu küçük dolapta yan yanaydı. Ayaklarına bir çorap ve üzerine de ince bir hırka alıp kendini evden dışarı attı. Nereye gideceğini ya da ne yapacağını bilmiyordu. Sadece düşünmek istiyordu. Şimdi onu evlat edinen aileyi görse ne yapardı? Büyük ihtimalle üvey ailesini görse kadının karşısındayken sürekli başı öne eğil durmak zorunda olduğu için ezbere bildiği o sivri burunlu ayakkabıları onun gözlerine sokar, onu şizofrenliğe itten ilaçları Min Hee'e içirerek deney yapan üvey babasına o hapları götüne sokardı. Ya da onu başkasına satan eski sevgilsini görse? Kesinlikle ilk işi adamın şeyine sıkı bir tekme atmak sonra da var gücüyle oradan kaçmak olurdu. Ellerini hırkasının cebine atınca orada bir tane hafif bükülmüş bir sigara buldu ve hemen pantolonun cebindeki çakmağını aldı ve dudaklarına koyduğu sigarayı usulca yaktı.

Yarım saattir çocuk parkında kuma oturmuş oyun oynayan çocukları izliyordu. En büyük isteği ve özlemiydi. Bir kız çocuğu olursa ona en iyi şekilde bakacaktı, ölüm bile ayırmayacaktı onları. Ölmemek için elinden geleni yapardı. Şimdi ise nasılsa bir kız çocuğu yoktu, ölüm ile oynuyordu resmen. Korkmazdı ölümden ya da Tanrıdan. Ama kız çocuğunun olmamasından korkardı. Aslında bir tane erkek bulup ondan hamile kalmak istiyordu ama eğer kız çocuğu olmayacaksa istemezdi o bebeği. Erkeklere güvenmezdi, bir de çocuğu erkek olursa. En iyisi aşık olmayı bekleyecekti. Birden aklında bir siren çaldı. Ocakta demliği unutmuştu. Gözleri kocaman açıldı ve hızla ayağa kalktı. Korkuyla ona bakan bir kaç çocuğu göz ardı edip hızlıca dairesine doğru koşmaya başladı. Dairesi o kadar uzakta değildi, koşarsa on dakika da gidebilirdi. Lütfen evim sana bir şey olmasın, sokaklar bana göre değil. Tamam tam olarak bana göre değil.
Kim Min Hee
Kim Min Hee
Halk
Halk

Mesaj Sayısı : 2
Lakap : Göçebe

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz