[# SunDong's Home] First Kiss

tarafından **Kwon Na Sun** Perş. Ekim 25, 2012 7:35 am

Kwon Na Sun & Jung Hee Dong

Elleri ile bir taraftandan merdivenin korkuluklarına tutunurken bir taraftan da Dong'e yaslanıyordu. Ayağında alçı yürümesini zorlaştırıyordu kesinlikle. "Bu apartmanda asansör falan olmalıydı." diyerek hafılanıyor bir taraftanda derin nefesler alarak basamakları çıkmaya çalışıyordu. Her ne kadar Dong'a söylememiş olasa da - Dong ponpon kız çalışmaları sırasında -ponpon piramit- sakarlığı yüzünden dengesini kaybedip düştüğünü ve ayağını kırdığını sanıyordu.- Aslında öyleydi bir nevi ama kendi sakarlığından değil kasıtlı olarak piramit tepesindeyken kızların onu düşürmesinden dolayı spor salonun zemine hızla kapaklanmıştı. Tam da o gün Mi Ko spoer salonun zemininde ki yumuşak mindeleri kaldırmıştı. Ya kızlar bunu bir nevi uzaklaştırma için ya da Mi Ko isteği için yapmışlardı. Sonuç olarak o düşüsün etkisi ile kemiği çatlamış ve kendisini ayağının acısından dolayı çığlıklar atarak hastanede bulmuştu. Annesinin ve babasının öğrenmemesi için çaba sarf etmişti. Muhtemelen öğrenmiş olsalar onu hemen evlerine götütürler ve aşırı hastabakıcılığı yaparlardı. Hoş pekte kötü durumda olduğunu düşünmüyordu. Yürüyemiyordu ve ponpon kızlığı askıya alınmış yedeklere düşmüştü. Yeni yılın ilk olayı. Bakalım daha neler olacak? Sonunda üçüncü kata ulaşıpta kendisini eve attığında daha rahat hissediyordu. Aylak adımlar atmaya çalışarak kendini geniş yastıklara doğru atarken Dong tarafından hızla çekilmiş ve yatak odasına doğru sürüklenmişti. "DONG! YATAK ODASINA HAPSEDEMEZSİN BENİ! TELEVİZYON İZLEMEK İSTİYORUM! BÜYÜK YASTIKLARIMDA UZANMAK İSTİYORUM!" Her ne kadar Dong'ın kolları arasında debelenmesine karşın ayağıan küçük çaplı bir ağrı girdiğinde dudaklarını ısırarak sesini kesti ve sürüklenmeye razı kaldı. Dong hiç konuşmadan üzerinde ki montu çıkardı ve onu yatağa yatırıp üzerine kalın yorganı çekip gözden kayboldu. Ellerini yatağa bastırarak kapı girişine doğru bağırmaya çalıştı. "O KADAR HASTABAKICILIĞI YAPMAK İSTİYORSAN BANA GEVREK GETİR! YA DA KEK! YA DA DONDUR-" Sözünü tamamlayamadan ard arda iki kez hapşırdı. Sırtını yatağın başlığına dayadı ve ellerini kavuşturarak somurtmaya başladı.

tarafından **Jung Hee Dong** Paz Ekim 28, 2012 5:01 am

Kolları arasında kaçmaya çalışan minik kedi gibi debeleniyordu kız ama Dong'ın kaslı kollarından kaçamayacağını anladığı zaman durdu. Dong göğsüne yaslanan ve Na Sun'ı yatak odasına götürdü. Yatağa yatırıp üstünü sıkıca örttü. Aklı çok karışıktı ve Sun'ın söylediklerini duyuyordu ama taktığını pek söylenemezdi. Mutfakta yapmayı bildiği iki şey vardı; biri hazır kahve yapmak, diğeri ise ramen yapmak. Şimdi hasta birine ne yapılabilirdi ki? Tezgaha yaslandı ve dudağını ısırarak düşünmeye başladı. Na Sun bir süre bana muhtaç. Sun... Arkadaş. Evet arkadaşız. Yani öyle söyledi. Düştüğünü söyledi değil mi? Canı yanmıştır. Ağladı mı? Yemek ne yiyecek? Sadece arkadaş olduğumuzu söyledi, canım yanıyor mu? Biraz. Neden? BİLMİYORUM. Ellerini geçen gün Sun'ın deneme amaçlı boyadığı ama sonra geçmediği sarı saçları arasından geçirdi. "Aish!" Tezgaha döndü ve ellerini tezgaha dayadı.

Buzdolabını açıp gözüne ilk ilişen şeyi aldı; inek etli ramen. Su dolu küçük tencereyi ateşe koydu ve küçük tuvalete geçti. Yüzüne su çarptı. Çok düşünmeye başladın. Aynaya baktığında hala alışamadığı sarı saçlarına baktı. "Sana güvenmeyecektim Sun. Kız saçları üzerinde bir şey deneyeceğini söyleyip, yıkayınca geçen boyalardan sürmüştü ama boya gerçek boyaydı. Şimdi iki sarı kafa gibiydiler. Asıl şimdi tam çift gibi göründük. Kendi yanağına tokat attı. "Kendine gel salak. ARKADAŞSINIZ siz. Banyodan çıkıp kaynayan tencereye yanaştı. Rameni açıp içine boşalttı ve hazır olunca tepsiye koydu. Yanına da çubuklardan yerleştirip yatak odasına geçti.

tarafından **Kwon Na Sun** Paz Ekim 28, 2012 6:34 am

"RAMEN! RAMEN!" diyerek ellerini çırptı. Dong'ın önüne koyduğu tepside ki kaseye adeta aşkla bakıyordu. Çubukları hemen kaptı ve resmen kasenin içine yumuldu. Bir taraftan ramenleri ağzına tıkıyor, diğer taraftan Dong'a laf yetiştirme çabasına giriyordu. "Oppa Dong ramen.. Çok güzel. Teşekkürler... ..Her zaman ramen yiyebilirim. Birde.. Dondurma.. Çikolatalı... Annem bile... Bu kadar bayılacağım şeyleri... yapmazdı." Ağzı tıka basa dolduğunda sustu ve gülerek ellerini hava sallıyordu. Bir nevi 'Çok Mutluyum' ifadesi vermeye çalışıyordu. Dudaklarında kalan son kırıntıları da yaladı ve karnını ovaladı. "Sarı Dong." derken kahkaha atmıştı. Yeniden kaseye yönelirken "Bu saç güzel oldu. Sarı kafanı açtı. Hem bak!" Kaseyi tutan elini saçlarına götürdü ve saç tutamlarını parmaklarına doladı. "Bende sarıyım." Ve yeniden kaseye dönerek ağzını doldurmaya başladı. Neredeyse çubukları yiyecek gibiydi. Tepsiyi yavaşça ileriye doğru iteledi ve iki eli ile karnını ovaladı. Sinsi bakışlar ile Dong'a bakarak "İstersen bir tane daha hazırlayabilirsin. Karnımın aç olduğunu ve... Kiloları düşünmemeyi varsayı-" Sözlerinin sonunu getiremeden birkaç kez öksürdü. Ellerini kavuşturdu ve yüzünü somurttu. "Anlaşılan midem bu kadar yeteceğini ifade etmek istiyor. Her neyse." Yeniden sevecen gülümsemesine döndü. "Dongie... Ne zaman kedi alacaz? Kedi istiyorum. Kesinlikle. Böyle yavru. Tamamen ben ona bakıcam. Birlikte sen olmadığında televizyon izleyeceğiz... Sen olduğunda da izleriz. Sonra ona oyuncuklar alıcam ve apartmanın tüm fareleri ona ait olacak. Hiç fare gördün mü?.." Hayaller aleminden çıkıp Dong'ın yüzüne döndü. "Bana neden öyle bakıyorsun Oppa? Sana kedi istediğimi söylemiştim. Hatırlıyorsun değil mi?" Her ne kadar konuşmaya devam etsede Dong'ın kendisine yönelik bakışlarından dolayı bir anda kızarmaya başlamıştı ve havanın yaz sıcağında olduğunu dahi söyleyebilecek kıvamdaydı. Dudaklarını birbirine bastırdı. Son günlerde bayağı kafayı bozdun Sun? Neden böyle sıcak oldu şimdi? Yanaklarında yanıyor. Derince yutkundu.

tarafından **Jung Hee Dong** Paz Ekim 28, 2012 8:07 am

Sun'ı dinliyordu. Hemde özenle. Ama düşünceler beyninde dövüşmeyi de kesmiyordu. Onun oynayan dudakları, minik burnu, kocaman gözleri. Onu özel yapan neydi? Çocukluğundan beri tabıdığı için mi? Tek dayanağı olduğu için mi? Bu dünyada yaşamak için tek nedeninin Sun olduğu için mi? Bu soruları daha önce kendine sormaktan hep kaçınmıştı hatta Sun'ı hiç aklına getirmemeye çalışmıştı. Çünkü o zamanlar yalnızdı. Sun'da yalnız kaldı, benim yüzümden. Gözlerini sıkıca kapattı ve derin bir nefes aldı. Tekrardan kıza baktığında endişeyle ona bakıyordu. Yanakları mı kızardı bunun? Elini kızın yanaklarına götürdü ilk. Ilıktı. Sonra alnına koydu, ılıktı. Ateşi yok. Yatağın ayak ucuna yaslandı ve ilk önce kızın alçılı ayağına sonra kıza baktı. "Bacağını kırdığın yetmedi bir de hasta oluyorsun! O kadar dondurma yemeni...." durdu. Kendisini hastalanmış çocuğuna kızan endişeli bir anne gibi hissetti. Kaşlarını çattı ve inceden bir küfür savurdu, sessizce. Senin yüzünden dengem bozuluyor Sunnie. Eliyle kıza yemeğe devam etmesi için işaret çaktı. "Bu gece senin yanında yatmasam mı diyorum? Her an hastalık kapabilirim. Eğer hastalınırsam bu eve kim para getirecek?!" Boş konuştuğunun farkındaydı ama eğer susarsa beyi tekrardan düşünmeye başlayacak ve bu içindeki garp duygular büyüyecekti.

tarafından **Kwon Na Sun** Paz Ekim 28, 2012 8:49 am

Dong'ın elini yanağında hissettiğinde nefesi kesilmişti ama ifadesini düz tutmaya devam etti. Yavaşça geri çekilirken bir kez daha yüzünü somurttu. "Dondurma beni hasta etmez. Hava değişikliği yüzünden oluyor. Başka bir sebebi yok." Tepsiyi Dong'a doğru iteklerken vücudunu yatağa yatırdı ve kafasını yastığa gömdü. "Ne parası?.. Paramız var. Hem... Ben bir kaç güne yürümeye başlarım. Alçıya gerek yoktu aslında. Doktorun uzatmalı işleri. O yüzden... HEM HASTA DEĞİLİM. O yüzden yanımda yatabilirsin. Sarı Oppa."Alaycı bir ifade ile gülümsedi ve uzanıp Dong'ın yanağını sıktı. "Sarı küçük Dong. Benim yanımda hasta olamazsın. GEL!" Kıkırdadı ve kollarını iki yana açtı. Birkaç saniye dahi geçmeden de geri çekildi ve yatağın yanında ki komodinin üzerinde duran saata baktı. "Daha erken... Televizyon izlemek istiyorum. Beni oturma odasına götürmelisin ve koltuğa oturup omuzlarıma masaj yapmalısın. Yoksa daha kötü olabilirim. Ölebilirim." Acıklı bir ifade ile Dong baktı ama tepki gelmeyince... Sen bilirsin. Yatakta doğruldu ve alçılı ayağını yavaşça kaydırarak yataktan aşağı sarkıtmaya çalıştı. ACIYOR! ACIYOR! Diğer ayağını da sarkıttıktan sonra yataktan kalkmaya çalıştı. TUTUNABİLECEĞİM BİR YERDE YOK! MÜKEMMEL! KALKAMIYORUM! Omzunun üzerinden Dong'a baktı. "Dong. Hadi. Film falan izleyelim. Hayatta uyumam bu saate. Bunu sende biliyorsun. Zaten yatakta da uzanmak. Bana göre değil. Beni kucağına alabilirsin. Bugünde ağzından zor laf alınıyor. Ne kadar az konuşuyorsun farkında mısın?"

tarafından **Jung Hee Dong** Ptsi Ekim 29, 2012 1:52 am

Sun'ı izliyordu. Biliyordu kız alçılı ayağıyla bile rahat durmayacaktı. Enerji hapı Sunnie. Yavaşça yataktan kalktı ve kızız söylediklerini -son zamanda sıkça yaptığı gibi- umursamıyormuş gibi göründü. Kızın belinden ve bacaklarından kavradığı gibi kucağına kaldırdı. Hafifti Sun, hemde çok. Boynuna dolanan kollarla birlikte oturma odasına geldi. Gülümsemeye çalıştı. Eski Dong ol. Kızı kucağında salladı ve koltuğa doğru atıyormuş numarası yapmaya başladı. Kız daha çok boynuna sarılınca kızı yavaşça koltuğa bıraktı. Ellerini kızın saçlarını bozmak için kullandıktan sonra aldıkları tüplü televizyonun yanına ilerledi. Eğildi ve Sun'ın yurttan getirdiği film cdlerinin bulunduğu küçük kutuya uzandı. Yere oturdu ve kutuyu açtı. Aşk filmleri. GEÇ. Korku filmleri. BEKLE. Komedi filmleri. GEÇ. Dövüş filmi. TAMAM. Zaten bir tane dövüş filmi vardı. Oda Jackie Chan. Filmi oynatıcıya taktı ve Sun'ın yanına geçti. Kızın Patlamış mısır istiyorum bakışlarını görmezden gelerek kumandaya basıp filmi başlattı. Belki Na Sun için sıkıcı ama Dong için düşünmesine fırsat vermeyecek bir film açmıştı. Düşününce sapıtıyorsun. Kendisini hiç konuşmayan ve efendisinin bütün isteklerini yerine getiren robot gibi hissediyordu. Neyse film başladı.

tarafından **Kwon Na Sun** Ptsi Ekim 29, 2012 3:12 am

Dong'ın kendisini kucağına alması ile yüzünü kaplayan bir gülümsemeyle Dong'a baktı ve kollarını boynuna dolayıp başını yasladı. Belki de ayağımı daha çok kırmalıyım. İç geçirdi. Dong'ın yakınında olmak kesinlikle başını dönüdürüyordu. Onunla temas etmek, kollarında olmak. Kendisine sarılması, gülümsemesi. Kendisini koltuğa doğru attıyormuş gibi yaptığında dudaklarından küçük bir haykırış çıkmıştı. Daha çok hem 'Bu kadar hızlı neden oturma odasına geldik.' hem de 'Bacağım alçılı.' düşüncelerini içeren bir haykıştı. Dong'ın boynuna adeta ahtapot gibi sarılmıştı ve sıkıyordu. Yavaşça yutkunurken Dong onu koltuğa bırakmıştı. İçten içe somurtmamak için kendisini zorlamıştı. Dong'ın boynuna bir kez daha atlayabilirdi. Tabi alçısı ile atlayamazdı ama... Yeniden kendisini kucağına almasını isteyebilirdi sonuçta. Sinsi bir bakış ile Dong'ı izledi. Hiçte fena fikir değil. Tabi Dong tarafından deli gözü ile bakılacaktı muhtemelen bir süre. Alçılı ayağını koltuğun kenarına doğru uzattı ve yurttan -birçoğu da Jieun'dan aşırma olan- getirdiği film kutusunu karıştıran Dong'ı süzmeye devam etti. Bir film koy işte. Hafifçe öksürürken Dong hızla ayaklanmış ve yanına oturmuştu. Patlamış mısır olsa hiç fena olmazdı aslında diye düşünürken Dong'a istekle bakıyordu. Tabi Dong onu birçok kere yaptığı gibi umursamamıştı. Yüzünü filme çevirirken siyah ekranda aniden beliren 'JACKIE CHAN' yazısı ile homurdandı. "Jieun böyle film ne ara- Başka koyacak film bulamadın mı? Belki televizyonda güzel film vardır. Eski filmleri sever misin? Yurttan oda arkadaşım bu konuda iyi tavsiyeler verdi. Belki öyle filmlerden biri yakalayabiliriz." Dong'ın üzerinden koltuğun yanında ki sehbaya doğru uzanmaya çalıştı ve siyah kumanlardan birini parmakları ile kavramaya çalıştı. Dövüş filmli falan izlemek istemiyorum. Evet. Jackie severim ama... Bugün olmaz.

tarafından **Jung Hee Dong** Ptsi Ekim 29, 2012 3:42 am

Sun bu filmi izlemek istemediğini söylüyordu ama Dong tam tersi anca bu filmle kafasındaki kaçık düşünceleri dağıtabilirdi. İşaret parmağıyla kızın alnına baskı yaptı ve kumandayı diğer eline alıp havaya kaldırdı. Kız başını salladığında parmaktan kurtulmuştu. Ama Dong'ın uzun kolu kumandayı hem yukarıda hem de Dong'ın arkasında uzatıyordu. Üzerine iyice çullanan Sun'ı diğer eliyle uzaklaştırmaya çalışıyordu. "Hep senin istediğin mi olacak?! Şuanda ben ne dersem o olacak!" Kızın bir süre durup ve kendisine bakmasını izledi. Kolayca pes mi ediyor? Düşüncesi yarım kalmıştı. Sun ağırlığını biraz daha Dong'ın üzerine vermişti. Dong iyice koltukta yatar pozisyona geliyordu ama kumandayı hala Sun'dan uzak tutmayı gayet iyi başarıyordu. Sun'ın hafif çığlıklarını duymazdan gelirse gayet iyi bir şekilde idare ediyordu. Tabi film başlamıştı ve başını kaçırıyordu. Kızın alçılı bacağını kendi bacağı üzerinde hissedince başını televizyondan Sun'a çevirdi. Kız iyice yaklaşmıştı ve kumandaya ulaşacaktı. Sun'ın elma kokan nefesini duyabiliyorum. Kumandayı unut. Sun. Yutkundu. İşte o garip düşünceler tekrar geliyordu. Sun'ın yüzüne dikkatlice baktı. Yüzünü azıcık yukarı kaldırmasıyla dudakları kızın dudaklarıyla buluştu. Bunu yapmayı aklından geçirmemişti. Sadece olmuştu. Biranda. Gözlerini yavaşça kapattı. Vücudu uyuşmuştu öpücüğün etkisiyle. Parmakları kumandayı serbest bıraktı. Kumanda yere çarpıp Dong'ın çarpan kalbi gibi ses çıkardı. Eli kızın sarı saçlarına gitti. Sun dudaklarını aralayıp ona karşılık verdi. Öpüşüyorlardı. Evet. Nefessiz kalıyordu ama bırakmıyordu Sun'ın dudaklarını. Biliyordu. Eğer şimdi bırakırsa belki bir daha asla bir araya gelemezlerdi. Korkuyordu. Ama Sun'da ona karşılık verdiğine göre... Belki o da Dong gibi düşünüyordu. Bir eli kızın kısa sarı saçlarında, diğer eli kızın ince belindeydi.

tarafından **Kwon Na Sun** Ptsi Ekim 29, 2012 4:09 am

Dudaklarını ısırdı ve Dong'ın alnına parmağı ile baskı yapmasına dahi aldırmadan kumandaya uzanmaya çalıştı. Hevesle tam yakaladım diye içinden geçirirken kumanda Dong'ın elinde yavaşça havalandı. Huysuzca kafasını sallarken Dong'ın parmağını çekilmesini sağlamıştı. BU SAVAŞ DEMEKTİR! Alçılı ayağını dahi umursamadan Dong'ın üzerine çullanıp kumandaya uzanmaya devam etti. "BEN HASTAYIM! BENİM İSTEDİKLERİMİ YAPMAN GEREKİYOR!" diyerek bir taraftan Dong'a laf yetiştiriyordu. Yavaşça geri çekildi ve savaşa hazırlandı. BUNU SEN İSTEDİN! Yavaşça kaşlarını çatarak Dong'a bakıyordu. Hızla alçılı ayağını da çekerek Dong'ın üzerine adeta bir dağa çıkıyormuş gibi tırmandı. Dong ağırlığı ile birlikte koltukta kayıyordu ve hevesle başarıya uzanıyormuş gibi kumandaya yöneliyordu. "DONG!.. VER ŞUNU!. KUMANDAYI VEERRR!" Tabi gene çığlıkları, bağırışları umursanmıyordu. Alçılı bacağını Dong'ın bacağının üzerine kadar getirdi ve uzanmaya devam etti. Kumandaya oldukça yaklaşmıştı. ZAFER BENİM OLACAK! Bir taraftanda televizyondan gürültüler geliyordu o sırada. Hatta göz ucu ile Dong'ın televizyonu izlediğini dahi seçebilmişti. Parmakları tam kumandaya dokunurken- Dong'ın dudaklarının kendi dudaklarına hissettiği ılık temas ile irkildi. Gözlerini kocaman açmıştı ve ne olduğunu dahi anlayamamıştı. Beyni patlamıştı. Kesinlikle. Kalbini de hissettiğini sanmıyordu. Kumanda Dong'ın ellerinin arasından kayıp yere düştü ve ses ile bir kez daha şok yaşadı. Düşünemiyordu dahi. Gözleri hızla açılıp kapanıyordu. Dong'ın elini kısa sarı saçlarında hissettiğinde vücudu tamamen uyuşmaya başlamıştı ve yavaşça gözlerini kapatmıştı. Ölebileceğini düşünüyordu. Ya da çoktan ölmüştü. Hayatında hiç öpüşmemişti ki. -Evet. Sekiz yaşındayken Dong'ı öpmüştü ama izlediği dizilerde ki gibi teninin tene teması gibi küçüktü ve çocuktu. Sonra zaten kimse olmamıştı.- Yavaşça dudaklarını araladı. Nasıl karşılık vereceğini bilmiyordu? Kesinlikle acemiydi. Zaten Dong'ın onu öpüşleri ile uyuşmuştu. Havada kalan eli yavaşça indi ve Dong'ın sarı saçlarını kavradı ve kendisine daha sıkı çekti. Nefes almıyordu. Zaten öldüğünü düşünüyordu. Bu yüzden de gerek duymuyordu ama akciğerlerinde havasızlıktan dolayı hoyratça bir yanma hissi uyanmaya başlamıştı. Bu temas, his.. Dong'a sarılışlarından, yanaklarından öpüşünden veya diğer herhangi şeylerden daha farklıydı. Daha sıcaktı ve kalbine temas ediyordu. Hiç kesintisiz. SUN! NE YAPIYORSUN!? SEN NE YAPIYORSUN?! TANRIM! BOĞULACAM! Daha fazla nefes alamadan kalamayacaktı yavaşça Dong'ın dudaklarından sıyrıldı ama halen yakın duruyordu. Daha fazla uzaklaşamıyordu. Uzaklaşmak istemiyordu ama.. Derin bir nefes aldı. Gözlerini halen kapatıyordu ve açabileceğine emin değildi. ARKADAŞIM DEDİĞİN DONG İLE RESMEN YİYİŞTİN. AFERİM SANA SUN. AMA... O BENİ ÖPTÜ. EVET. GENE SUÇLU O.. DEĞİL Mİ?.. Ama isterse gene öpebilir. HAYIR! ÖPEMEZ! Elleri halen Dong'ın boynundaydı ve teni ile temas ediyordu. Yanıyordu resmen. Elleri kavruluyordu ve dudaklarından bahsetmeye dahi gerek yoktu.

tarafından **Jung Hee Dong** Ptsi Ekim 29, 2012 4:20 am

Dudaklarındaki dokunuş gitmişti. Güzel bir rüyadan uyanmış ve yine o rüyaya dönmek isteyen bir çocuk gibiydi. Gözleri kapalı, Sun'ın dudağını arıyordu. O hisleri bir daha yaşamak, sonsuza kadar Sun'ı öpmek... Gözlerini araladığında kızın kendisine baktığını gördü. Şimdi ne olacaktı? Düzelip filmi izlemeye devam mı edecek yoksa öpüşmeye kaldıkları yerden mi devam edeceklerdi. Hala kendisine inanamıyordu. Sun'ı öpmüştü. Hem de dudaktan. Hoş Sun'ı şu zamana kadar yanaktan da öpmemişti -sekiz yaş haricinde-. Hep Sun öperdi Dong'ı yanağından. O zamanlar bile Dong'ın yanağı uyuşurdu. Şimdi dudaktan sıcak bir temasla bütün vücudu uyuşmuş ve donmuştu. Zaman onları öylece dondurmuştu. Kalbi yer değiştirmiş kulağı ve ağzında atıyordu. Hala devam ediyordu bu heyecan. Daha önce bir sürü kızla öpüştün Dong! Neden şimdi ergenler gibi bu kadar heyecanlanıyorsun?! Elinde değildi. Bağırmak, Sun'ı sıkıca kucaklamak, hatta daha çok öpmek istiyordu. Ama üzerindeki ağırlık hafifleyince ve Sun'ı görüş alanından kaybedince kaşlarını çatıp doğruldu. Sun ayağa kalkmıştı. Neler oluyor?

tarafından **Kwon Na Sun** Ptsi Ekim 29, 2012 4:34 am

Alçılı bacağına dikkat ederek birkaç adım geriledi. Televizyondan gelen gürültü düşüncelerini adeta kamçı vuruyordu. Ne yapacağını kesinlikle bilmiyordu ama... Uzaklaşmak istiyordu. Dong'tan. Kafasını duvarlara vurmak istedi. Dong'ın da koltukta ayaklandığını fark ettiğinde iki elini havaya kaldırdı ve dur dercesine. Dudakları zonkluyordu ve kendisini tutmasa yeniden Dong'ın dudaklarıan yapışabilirdi. Bırakmazdı. Yutkundu ve yüzünü yavaşça aşağı eğdi. Konuşacak gücü toplamaya çalışıyordu kendisinde. "Gelme... Benim... Yalnız...Kalmam... Gerek." Sesi çatlak ve titrek çıkıyordu. Ayağında ki alçıya lanet okudu. Buradan yavaşça ayrılmak zorunda kalacaktı. Oysa hemen koşarak kendisini odaya kapatmak, yorganın altına girmek ve... Boğulmak istiyordu. Ölebilirdi. Tabi bu gerçekliğin farkına vardığı içinde garip hissediyordu. Öldüğünü düşünüyordu. Belki de rüya gördüğünü... Birkaç adım daha geriledi ve ardından havaki ellerini aşağı indirip yavaşça döndü ve yatak odasına doğru ilerlemeye başladı. Arkasından gelir miydi? Belki. Ama gelirse kesinlikle direncini kaybederdi. Parmaklarını saçlarının arasından geçirdi. Düşünmek istemiyordu. Hatta düşüncelerini engellemek ister gibi ayağında ki sızıya odaklanmıştı. Belki de düşünmemek için kolunu falan keserdi. Mazoşişt bir tarafı zaten hep vardı. Aslında Dong gittikten sonra var olmaya başlamıştı. Kendisini yatak odasına attı ve kapıyı yavaşça kapatıp kilitledi. Vücudunu kapıya dayadı ve kayarak yere oturdu. Parmakları istemsizce dudaklarının üzerinde gezindi. Ne kadar süre öpüşmüşlerdi? Nefes almayı kesmişti o süre zarfında. Dudakları şişmişti ve halen zonklamaya devam ediyordu. Ellerini dudaklarına bastırdı kısa bir süre sonra dizlerini kendisine çekti ve başını dizlerinin arasına alıp sakinleşmeye çalıştı. Gözlerini sıkıca kapattı ve öylecede durdu.

tarafından **Jung Hee Dong** Ptsi Ekim 29, 2012 4:49 am

Kendisinden uzaklaşan Sun'ı izledi. Hiçbir şey diyemiyordu. Dudakları ve dili hareket etmiyordu. Kızn kolundan tutup kendisine çekmek ve onu bırakmamasını söylemek istiyordu. Ama sadece istiyordu, bunu yapacak cesareti yoktu. Zaten ne zaman cesaretli olmuştu ki? Her zaman cesaretli olan Sun olmuştu. Dong sadece az önce aptalca davranmıştı. Bilmesi gerekirdi Sun'ın bundan hoşlanmayacağını. Ama neden o zaman karşılık verdi. "Sus! Sus!" Başını elleri arasına almış sıkıyordu. Düşünmek istemiyordu. Zaman makinesine ihtiyacı vardı. Zamanı geriye sarıp kumandayı Sun'a verecek ve uykuları gelene kadar film izleyecek, sonra Sun'ı kucağına alıp odaya götürecek ve beraber uyuyacaklardı. Böyle olması gerekiyordu. Onu öpmesi çok APTALCAYDI. Evet Dong kendi kıçını kendin yaktın. Elleriyle saçlarını yolarcasına başını kaşıdı ve koltuğa yattı. Ellerini serbest bıraktığında yerde eline çarpan bir şey oldu. Kumanda. Kumandayı alıp televizyonun sesini sonuna kadar açtı. Böylece kendi kalbinin sesini duyamazdı.

Gözlerini araladı. Başı ağrıyordu. Dün gece çok içmiş miydi? Hayır. Gözlerini ovaladığında göz çukurunda dinlenen minik göz yaşını elinin tersiyle sildi. Doğruldu ve kapalı olan televizyona baktı. Elindeki kumandayı televizyona fırlatıp "Her şey senin yüzünden bok makinası." diye bağırdı. Burnunu çekti. Üşümüştü. Başını yatak odalarına doğru çevirdiğinde kapının açık olduğunu gördü. Ama tamda koltuğun koluna yapışmış bir not da gördü. Kaşlarını çattı ve notu eline aldı. Bir süreliğine annemlerin yanına gidiyorum. Ne? Derin bir nefes aldı. İnanmadı. Sun beni bırakamaz. Bana kızmaz, darılmaz. Lütfen Sun. Dudağını ısırmadan önce "Sun." diye seslendi odaya. Ama ses gelmedi. Hızla ayağa kalktı ve odaya geçti. Kimse yoktu. Hatta Sun'ın kenarda duran çantaları da yoktu. Dolabı açtı, kızın kıyafetleri.. "Gitti. Bana kızdı ve gitti. Bir daha göremeyeceğim onu." Dolabın kapağına tekme attı. Sırtını dolaba dayadı ve yere oturdu. Üzgün ve pişmandı. Sun'ı kaybetmişti.

RP SON.

[# SunDong's Home] First Kiss

[# SunDong's Home] First Kiss

Geri: [# SunDong's Home] First Kiss

Geri: [# SunDong's Home] First Kiss

Geri: [# SunDong's Home] First Kiss

Geri: [# SunDong's Home] First Kiss

Geri: [# SunDong's Home] First Kiss

Geri: [# SunDong's Home] First Kiss

Geri: [# SunDong's Home] First Kiss

Geri: [# SunDong's Home] First Kiss

Geri: [# SunDong's Home] First Kiss

Geri: [# SunDong's Home] First Kiss

Geri: [# SunDong's Home] First Kiss