IMAGINE
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

[# Becky' s Home] Some Problems

Aşağa gitmek

[# Becky' s Home] Some Problems Empty [# Becky' s Home] Some Problems

Mesaj tarafından Becky Mi Kwan Cuma Ocak 04, 2013 12:18 pm


[# Becky' s Home] Some Problems Tumblr_mb26v0MCeV1qhy8f9o2_500

Becky Mi Kwan [ONESHOT]

Yatağında kıçını duvara dayamış, bacaklarını havaya dikmiş kocaman kıvrımlı bir L harfi şeklinde yatarken gözlerini evin tavanına dikmişti. Geniş odanın bir kısmını kaplayan beyaz yatak, diğer birçok beyaz ve rengarenk tüller ile sarmalanmıştı. Yatağın dört tarafından tavana kadar uzanan beyaz başlıklar vardı ve tepelerinde yatağın üzerinde serili olan tüllerin eşdeğeri birkaç tül aşağıya doğru sarkıyordu. Odanın tamamına beyaz renk hakimdi. Yatağın iki yanına yerleştirilmiş iki çekmeceli küçük komodinler vardı. Birinin üzerinde Becky'nin telefonu, evinin anahtarlığı -incik boncuklarla dolu-, çilekli sakızları ve birkaç kırmızı bilekliği, diğerinde cam bir vazonun içine yerleştirilmiş birkaç demek papatya ve 14.20'i gösteren siyah dijital saati vardı. Odanın zemini gri parkeler ile döşenmişti. Duvalarında boyasıda beyazdı ancak Becky'nin astığı tablolar ve film posterlerinden -posterlerini dahi cam çerçeve yaparak asmıştı- dolayı duvarı görmek kısmen zordu. Tavadan sarkan kristal süsler, aynı kristaller ile sarmalanmış lamba... Beyaz en sevdiği renkti. Odanın bir kısmını zaten geniş yatağı kaplıyordu. Diğer tarafta fazla geniş olmayan küçük balkonu vardı. Binbir renkli çiçeklerini saksılara dizmiş balkonuna yerleştirmişti. Ayakkabılarını, kazaklarını, elbiselerini, pantolonlarını ve diğer birçok şeyi geniş ve uzun dolaplarına yerleştiriyordu. Düzen bağımlısı değildi. Ama dağınıklıktan da hoşlanmazdı. Ayaklı antika aynası, makyaj malzemelerini yerleştirdiği bir diğer komodin. Bloom'un arada sırada uyukladığı koyu pembe bir dolu yastık... Bacaklarını duvara yaslamak için yatağın üzerinde ki bir dolu yastığıda pembe yastıkların yanına fırlatmıştı. Parmaklarını göbeğinin üzerinde yerleştirmiş bir taraftan ayaklarını oynatırken diğer taraftan düşünceleri ile zihnini meşgul ediyordu. Aylar geçmesine rağmen halen Kevin Park'ın çellisti olmak konusunda düşünüyordu. Aslında çoktan onun özel çellisti olmuştu. Otelde çello çaldığı ve Kevin Park'ın odasına çıkartılıp onunla tanışmasından ve teklifini almasından ve o anda kabul etmesinden. Tabi teklifi kabul etmesi ile iki gün boyunca kendi kendisini yemiş bitirmişti, adeta ruhsal bir yaşlılık dahi yaşamıştı. Eve döndüğünde kapıyı kapatmış ve öylece vücudunu kapıya yaslayarak dikilmişti. Teklifi kabul etmek veya etmemek üzerine düşünürken karnına ağrılar girmiştio anda ama Kevin'ın bakışları sanki onu robot gibi kontrol etmişti. Teklifi o anda kabul etmişti. Bir dolu karın ağrısı için ilaç almıştı. Ayrıca uyku hapı. Sonra okula gitmemiş. Anyang'a da zoraki kendisini sürüklemişti. Bir günü tamamen yatağında geçirmiş ve parmaklarının arasında tuttuğu kart -Kevin'ın verdiği kart- bakışmıştı. Ertesi gün daha enerjikti en azından. Bloom'u yürüyüşe çıkarmış, Min Heon'la buluşmuş -ona bu konudan bahsetmemişti ama- Han Nehrinde yürüyüşe çıkmıştı. Sanki önemli bir karar vermesi gerekiyormuş gibi oysa çoktan kararını vermişti. O günün sonunu da kaçamak şekillerde kartta bakarak geçirmişti. Gecede uyumamış ve üneş doğana kadar dolabını karışmış ve resmi olabilecek kıyafetler arayışına girmişti. Tabi öğleye doğru Kevin'ın sekreteri onu arayıp tüm sorumlulukların kendilerine ait olduğunu söylemişler ve kendisine gereken her ihtiyacıcı karşılayacaklarını bildirmişlerdi. Sekreter -isim hafızası hiç kuvvetli değildi- onu arıyor ona tüm detaylı bilgileri verdikten sonra kendisi de hazırlanıyor, gönderilen elbiseyi giyiyor ve o herhangi bir mekana gidiyordu. Bazen Kevin'ın toplantılarında, iş yemeklerinde bazen sadece Kevin'a çalışıyordu.

Kevin onu arayabileceğini adeta gözleriyle söylemişti ama buna cesaret edemedi. Bazen parmakları numarayı tuşladı ama son dakikada vazgeçerek aramayı sonlandırdı ve telefonu uzağa doğru fırlatmakla yetindi. Bacaklarını duvardan indirdi ve yatağında kıvrılarak döndü. Üzerinde sadece uzun kollu bir kazak -bedeni de büyüktü- vardı. Aylar boyunca farklı ruh halleri içine girmişti. Tanıştığı ilk gün Kevin'dan etkilenmişti ama bunu uzun süreli olmayacağını düşünüyordu. Geçmişte yaşadığı ve ilerlemeyen küçük çaplı hoşlantılardan olduğunu düşünüyordu. Ama bu hisler geçmedi. Bu yüzden kendisine dahi kızdı. Çünkü Kevin patronuydu ve Becky her zaman kurallara sadık olmaya çalışan bir kızdı. Patron-Çalışan ilişkisi vardı sonuçta aralarında. Ama gün geçtikçe sanki Kevin ile arasında bir bağ -tek taraflı- varmış gibi hissetmişti. Büyülenmiş gibiydi. Bu dertler içinde kıvranırken sahiplendiği, sokağa atılmış bir Golden Retriver olan Bloom burnuyla kapısını açıp içeri girdi. Böyle değerli bir köpeğin neden sokağa atıldığını hiç anlamıyordu. Bloom'un heyecanlı halini görünce ayağa kalktı, tembelce gerindi ve doalbından bej, salaş bir elbiseyi giydi. Parmakları ile saçına elişi güzel şekil verirken çıplak ayakları ile parke zeminde ilerledi ve salona geçti. Bloom'da bir kuyruk gibi arkasından geliyordu. " LEX DAE! " diye bağırdı uykulu bir şekilde. Lex Dae homurdanarak yastığı kıza atmaya çalıştı ama onun yerine Bloom'a isabet etti. Köpek homurdanarak yastığı üzerinden attı ve koltukta uyuakalan Lex Dae'nin başucuna gidip kulağını yaladı. Lex Dae yüzünü buruşturup ayaklandığında kız kahkaha krizine girdi. Becky'nin odası gibi evin diğer odalarıda çoğunlukla beyazdı. Beyaz koltuklar, renkli yastıklar, tablolar, abajurlar, beste yazmaya çalıştığı geniş masa, çellosu, küçük kemanı, pencerenin önünde sallanan sandalyesi, mutfağa açılan geniş kapı, çiçekler, tavana kadar uzanan geniş kütüphaneler. " Üzerine düzgün bir şeyler giy de Bloom'u yürüyüşe çıkaralım. " dedi kahkahaları yatıştığında. Lex Dae'nin mor göz altlarından ve çatık kaşlarından tek istediğinin uyumak olduğu belli oluyordu ama Becky'nin lafına uyacaktı. Bloom ikisinin de zayıf noktasıydı, adeta çocukları gibiydi. Bloom gidip Lex Dae'nin yüzünü tekrar yaladığında çocuk yumuşadı ve ayağı kalkıp sarsak bir şekilde odasına yollandı. Lex Dae, Becky'nin hayatında ki yegane kişilerden biriydi. Kardeşiydi. Onu büyüten de kendisiydi bir nevi Annesi... Kaçıp gittiğinde babası, kendisi ve küçük Lex kalmıştı. Koltuğun üzerine yayılmış kırmızı örtüyü katladı, sehpanın üzerinde ki boş çerez kaplarını ve Sorju şişelerini aldı ve mutfağa götürü teneke çöp kutusuna attı. Annesini hatırlamak en son isteyeceği şeydi. Hızla odasına gidip saçlarına aynada son bir şekilde verdi, çoraplarını, uzun gri hırkasını ve bahar aylarında dahi giymekten vazgeçemediği kısa gri botlarını ayağına geçirdikten sonra Bloom'un tasmasını taktı. Bloom gayet uslu bir köpekti, onlardan kaçma gibi bir huyu yoktu ama bazen fazla arkadaş canlısı olup insanların üzerine atlıyordu, bunun için arada bir onu zapt etmek gerekiyordu. Cebine cep telefonunu ve anahtarlarını attıktan sonra Lex Dae'e kısa bir bakış attı. " Yürüyüşten sonra seni Çin lokantasına götürebilirim. Anyang'ta ki öğrencilerden birinin ailesinin işlettiği bir lokanta. Ayrıca... Ben ısmarlıyorum. " Küçük çantasını koluna asarken Lex Dae'nin uyku akan gözlerine bakıyordu. En azından yemekten bahsettiği için kendisine gelmişti kardeşi. " Bu yürüyüşleri neden akşam yapmıyoruz. Neden burada kalmaya karar verdiğim zamanlar Bloom ile yürüyüşe çıkma sayısını iki kat arttırıyorsun. Üstelik benimle. NOONA! Ama Çin lokantasına gitmek istiyorum. " Daireden çıkıp merdivenlerden inerken Ethan yavaş yavaş uyanıyordu. Asansör olmasına rağmen merdivenlerden iniyorlardı hem bu Bloom için hemde Lex Dae için iyiydi. Tabi bu uykulu hali ile kendi ayağına takılıp merdivenlerden aşağı yuvarlanabileceği gerçeği de vardı. Posta kutusuna kısa bir bakış attıktan sonra demir kapıyı açtı ve temiz havayı içine çeke çeke apartman girişinde durdu. " Böyle dikilmeye devam edeceksen ben uykuma geri dönmek istiyorum ve eve doğru- " Becky, hızla Lex Dae'nin kolunu yakaladı. " Önümde yürü Lex. Akşamdan kalma hallerinde uğraşmama yetmiyormuş gibi... Babam bu hallerini görse seni sokağa bırakır. Anladın mı? " Kardeşini önüne doğru itekledi ve Bloom'un tasmasını sıkıca kavradıktan sonra peşi sıra ilerlemeye başladı. Lex'in büyüyor olması bazen içinde garip bir tedirginlipe sahip olmasına neden oluyordu. En azından onu halen Çin mutfağı ile kandırabiliyordu. Birde Kevin işini doğru yola- Kevin Park işini. Tanrım. Ne saçmalıyorum? Patron-Çalışan. Patron-Çalışan... Aramızda ki sosyal yön bu. Her ne kadar istemesem de.

Becky Mi Kwan
Becky Mi Kwan
Üniversite Öğrencisi | Asistan
Üniversite Öğrencisi | Asistan

Mesaj Sayısı : 44
Lakap : Beckie.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz